30 Temmuz 2020 Perşembe

İsim ve Şeref Kavgası | Ayasofya

Ayasofya üzerinden Isimler, dil ve Lugat Bizim Millî Beka ve Şeref Davamız 1

"Kafirlerle kendi lugatleriyle konuşmak onlara tazimdir" Imam Rabbani Ahmed Farûkî k.s

Uzun zamandır üzerinde konuşmayı düşündüğüm mühim bir konu bugüne kısmetmiş. Bugün Kurban arefesi 30 temmuz 2020 Ayasofya camiinde ilk cuma namazı kılınması üzerinden henüz 6 gün geçti. ilk gün izdiham vardı Ayasofya içine giremedik.. Şimdi biraz araştırayım dedim. Tarihi mimari özelliği nedir, kim ne zaman yapmış, avrupa için neden bu kadar önemli ? Ve hemen karşısına dikilen şaheser Sultanahmet camii.. Biraz araştırayım dedim.

Derhal şu dikkatimi çekti Avrupalı kâfirler Sultanahmet Camiine "Sultanahmet" demiyorlarmış. Mavi cami manasında blu-mosk diyorlarmış..! Niye ki ? Nedir gavurun derdi ? Neden benim verdiğim adı kullanmaz kâfir?

Ve uyandım. "Lugat ve Isim kavgası" konusunu işlemeye koyuldum.

Ilk akla gelen şu oldu: Gavur benim Şaheserime benim verdiğim isimle hitap etmiyorsa, ben neden ondan aldığım ve camiye çevirdiğim eserin "kilise adını" aynen kullanıyorum ? Biz neden Ayasofya'ya hâlâ "ayasofya" demeye bu kadar özeniyoruz ? Neden ona "bize ait" yeni ve milli bir isim vermiyoruz !?

Isim en önemli şey. Bizde isim vermek dualarla törenlerle yapılır ve herkes isim koyamaz. Ismi büyükler koyar. Çocuk olduğunda ailenin en büyüğüne sorulur. Varsa bir Allah dostu bir alime gidilir.. Sahabeler çocuklarını Resulullaha getirir Ondan isim ve dua isterlerdi. Salat ve selam olsun

Avrupalı kafirler senin ismine inancına saygı duymaz. Özenmez adını bozar değiştirir. Yakın zamanda Bulgar Türklerine gavur adları takmadılar mı? binlercesi turkiyeye bu yüzden iltica etmedi mi! unutma.

Tarih boyunca biz Türklere Barbar dediler. Hayrettin Paşamıza Barbaros dediler.. Kabemize kara dediler çarşafımıza kara fatma dediler..

Kafir adını değişemediyse eğer bu defa kendine göre telaffuz eder. Senin şiveni ağzını umursamaz..

Mesela Fransada Cuma adında bir turk genci vardı "kuma" diyorlardı.. Bana da okulda öğretmeni öğrencisi "iza" diyordu! Fransız gavuru lugatinde "Îsa" iza diye okunuyormuş. Kafir bana sormadı hiç "senin adın nasıl telaffuz ediliyor, sana nasıl hitap edelim.." diye.. Ne bana soruldu ne başka bir müslümanara. (...)

İsim konusu İslamda çok önemlidir. 

İsim vermek yüceliğin şiar ve alametidir. Allah kendisine kul olanlara müslüman adı verdi ve bu ismi hiç değiştirmedi. "Sizlere müslüman adını veren Odur, bu dönemde de bundan önceki dönemlerde de.."

Eşyasına, bineğine isim vermek Allah Rasulünin sünnetidir. O devesine Kusva adı verdi. Katırına Düldül kılıcına Me'sûr dedi.. Medineye hicret ettiğinde şehrin adı Yesrib idi Allah Rasulu sas yesribin adını değiştirdi Medine koydu. Yeni bir Madeniyet inşa ediyordu çünkü

"Bütün güzel isimler Allahındır" 

Güzel isimleri üzerinde toplamak en Yüce olmanın alameti. Allah güzeldir isimleri de güzel. Kullarının da güzel isim sahibi olmalarını ister. kötü lakap takmayı yasaklar. (Hucurat:11)

Allah Rasulu sas Sahabenin güzel olmayan isimlerini değiştirir Abdulkabeye bedel Abdullah demiştir.. "Doğan çocuklarınıza güzel isimler takın yarın mahşerde Allah onları isimleriyle çağıracak" buyurarak o gün güzel isimle çağırılmanın kişiye peşin bir fayda sağlayacağını işaret buyurur.

Hatıra

2002 yılında nikahımı kıyması için şeyhim Mahmud Efendi Hz'ne çıktığımda bana adımı sordu İsa dedim. Baba adın ? Yahya. Elini semaya kaldırarak "Ne güzel isimler ya Rabbi. Şimdi ne acaib isimler koyuyorlar" dedi. Peygamber isimlerini peşpeşe duyunca böyle surur izhar etti.

Sonradan Müslüman olanların ismini değiştirmek bize Allah Rasulünün bir sünnetidir. Ecdadımız bu sünnet üzere hareket etmiş. Konstantino-pol (konstantin kenti) olan şehrin adını İslam-pol sonra Istanbul (İslam şehri) olarak değiştirmiştir. Keza Rum diyarına da Anadolu demiştir.

Bunun aksi de sünnettir. Küfür içre olan biri eğer taşıdığı ismi hak etmiyorsa Allah Rasulu sas onu da değiştirmiştir. Ebul Hikem (ilmin babası) lakaplı Amr Bin Hişama "Ebu cehil" (cehlaetin atası) adını vermiş ve tarih onu bu adla kaydetmiştir.

Bu sebeple İmam Rabbani Ahmet Farukî hazretleri Mektubatta der: Küfür ve fıskla meşhur birinden bahsederken övmemeli, mutlaka alçaltıcı sıfatıyla ondan bahsetmelidir". Ta ki kalbi zayıf müminler tesir almasınlar. Hz İmam bu düstura riayet sadedinde filozof Eflatundan her bahsettiğinde "Ahmak Eflatun" der.

Eğer anlarsanız bu çok önemli bir edeptir.

Bizler ümmet olarak eğer büyüklerimizin yolunu terk edip bu adaba riayet etmiyorsak bilin ki batılı kafir bu düsturu senin aleyhinde umarsızca kullanmaktadır.

Mesela senin ülke adın "Türkiye" Bakın bir ingiliz amerikalı kafir Turkiye demez, demeye de çalışmaz "törki"der ve törki ingilizce hindi (culuk) demek ! Evet şu her yılan başında şarabın yanında yedikleri hindi..! Halbuki Turkiye kelimesini ingilizcede törki diye okutacak bir dil kuralı yok. Yani kasıtlı bir ağız eğme ve alçaltma var..

Kelimelerle, isimlerle Müslümanlara saldırmak, hakaret etmek kafirlerin eski bir ahlakı. Medineli yahudiler Peygamberimize geldiklerinde selam verir gibi yapıp ağızlarını eğiyor esselamu aleyke diyecek yerde essamü aleyküm" diyorlardı.. Allahın selamını bozuyor selamet yerine ölüm ve helak dileklerini Rasulullahın yüzüne söylüyorlardı..

Ismini Bu kafirlerin bozdukları, ilk anda aklıma gelen bazı örnekler:

Hayrettin Paşa'a > Barbaros (kızıl sakal)
İbni Sina'ya > avicenna"
Farabi'ye > pharabius
Osmanlı Türklere > Barbar !
Müslüman için  > Muhammedaner (almanca: Muhammetçi)

Neden bozuyorlar o güzelim isimleri? Gavurcuklar özenmesin islama müslümanlara yönelmesin için..

Güzel ismi bozarak mana ve ruhu tahrip etmek kafirin en eski savaş taktiğidir :

O yüzden müslümanlara "dinci" "koktendinci" takva sünnet üzere olana "yobaz" eskiden "fundamentalist" derlerdi. Mücahitlere "terörist" Islami yaşantı arzulayan müminlere "gerici" "mürteci" Allahı zikredenlere "hucu" "tarikatçı" diyerek seni hidayetinden saptırmak ister.

Ve tam tersi, adi alçak insanlara da yüksek isimler takarak sefahet ve isyanı yaygınlaştırmak yine bunların taktiği:

Dansöz şantözlere "sanatçı" kamera önünde oynayıp filim çevirenlere "yıldız" üç beş yazı okuyup Allaha küfredenlere "aydın" "münevver" kıytırkıtan bir kitap bir tez yazana "bilim adamı" "doktor" "doçent" "profesör"

Ya bizdeki komplekse, gavur gibi konuşma gayretine ne dersiniz ? Onları istekleri sevdikleri isimlerle çağırma, onların ağzıyla konuşma, onların şivesiyle telaffuz çabası !??  Ve bunu yapınca kendini bi şey oldum zannetmeler !??

London yazısını "landın" diye okuma kompleksi.. Yozgat Anadolu lisesi hazırlık sınıfındayız 1990 ingilizce öğretmeni O.Çetinkaya üstüne basa basa "sakın london dediğinizi duymayım (yani çarparım) haa !!

Desek nolur bee !! kim gücenir mösyö Gaya ??

Vashington'u "waşingtın" diye okumalar, imf'ye ayemef, cocacolayı kokakola demeler.. ben "kaka kola" diyorum.

Hepsi o kopleksin ürünü: kendini aşağı, batyı üstün görmenin !

Sen kainatın sahibi Alemlerin Rabbi  Allahın kulusun. Sen kainatın en mekerrem zatı Muhammed aleyhisselamın ummetisin, Sen Osmanlı Imparatorluğunun varisi 600 yıllık Cihan Devletinin vasîsisin..
Utanıp ezilecek, kompleks yapacak bir durum yok.

Yazının devamı için tıkla  >>>

M. Isa Er. 30 temmuz 2020 gop

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder