15 Mayıs 2020 Cuma

Mektubatçı Bayram Hoca Hakkında


Adı: Bayram Ali Öztürk
Sıfatı: allame hatip ve abid hem mücahit
Lakabı: Mektubatçı Bayram hoca
Lakabı diğeri: ayaklı kütüphane
Meşrebi: imam Mahmud efendinin has talebesi sadık bir müridi
Nesebi: Bende-i Evliya şanlı Bilal Efendinin yeğeni
Mevtıni: İsmailğanın gururu fatihin gözbebeği

İmamı Rabbaninin manevi müntesibi hem aşığı ve Şaheseri Mektubatın bir tellalıydı.
İşrak vaktinde uykulu mahmur gözlerimiz onun gür edasıyla açılır
sabah namazı akabinde onun aşk ve şevkle okuduğu dersi İsmailğanın bir şiarıdır
Bayram hoca ciddiyet ve vakarla kürsüye çıkacak
ve "Ya Allahu ya Muin ya Hannanu ya Mennan ya Aziz ya Rerim ya Rahimu ya Rahman.
Mevlana imamur-Rabbani kaddesallahu sirrahu ssamedani buyurduki.." ile başlayan hitabı
camiyi çınlatacak.

O konuşurken adeta kükrerdi. tok kalın ve etkili sesi bütün kalpleri tesir altına alır
ve konuyu istese de istemese de ilgili olsa da olmasa da herkesi dinlemeye mecbur ederdi
Ancak asıl dinleyicileri onun azat kabul etmez sadık muhipleridir
Bunlar onun hiçbir sohbetini kaçırmaz ve Bayram hoca nerde bunlar ordadır.
Ellerinde Mektubat Bayram Hocayı ısrarla takip ederler bazen not almaya çalışır bazen de
yasağa rağmen sesini kaydederlerdi. Hiç unutmuyorum bir defasında minberde hutbe okuyordu
oradan haykırdı içinizde sesi kaydedenler var bak arkadaş inersem seni ortaya çıkarmasını bilirim
dedi, ve arkadaşımız diyor o an elim ayağım birbirine dolandı heyecan ve korkudan ne yapacağımı şaşırdım.
Mıymıntı pasif ve pısırık Müslümanları sevmezdi herkesi kendi gibi cesur coşkulu ve cevval görmek isterdi.
İçinde öyle bir derdi bir ızdırabı vardı ki nice çağlar çağlardı da bir türlü boşaltıp rahatlayamazdı.
İmam Mahmud Efendi hazretlerinin vekiliydi. Ahir ömründe İsmailağada yaptığı pazar sohbetleri hazreti imama niyabeten ona vekâleten yapıyor ve cami hınca hınç dolarak geç gelenler oturacak yer bulamıyordu.
Hazreti imam onu defaten kendi yerine Yavuz Selim Camii kürsüsüne de çıkarmış ve sohbet ettirmişti. bir defasında işrak vakti başlayan sohbeti tam beş saat sürmüş ve bazı yaşlıların inlemeleri sayesinde ancak son bulmuştu. o gün vaazın ortasında anlattığı hadisenin tesiriyle dayanamadı ve hıçkıra hıçkıra ağladı. Osmanlı ecdadımızın büyüklere olan edeb ve hürmetini konu ediyordu. ve pehlivanlardan Koca Yusufun genç bir rakibiyle yaptığı son müsabakasını anlatıyordu. saatler süren müsabakada Koca Yusuf rakibine "evladım biliyorum istesen beni çoktan yenebilirsin ancak yaşıma hürmeten bunu yapmıyorsun" dediğini aktardı ve tam o anda Bayram hoca kendinden geçti...
İşte Bayram hoca içinde volkan gibi kaynayan ızdırabını kürsüden taşırır ve bazen hıçkırıklarla ağlar bazen divaneler gibi bağırır sayha atar bazen galeyana gelir aşıklar gibi nameler okur bazen savaşa giden mücahitler gibi kasideler marşalar söylerdi..
Bir avuç Çeçenistan’ın kocamış rusyaya bu denli direnebilmesinin perde arkasında tarikat ve maneviyatın olduğunu fark eden Kaddafi Libya lideri
ülkesinde tasavvuf ve tarikat sempozyumu düzenletmiş ve bütün dünya şeylerini davet etmişti. İmam Mahmud efendi kendisini temsil edecek libyaya iki adamını yolladı, biri denizli vekili İbrahim efendi, diğeri mektubatçı Koca Bayram
Evet Bayram hoca bir aşıktı Allaha ve dostlarına.. Bayram hoca büyük bir alimdi kimsenin adını dahi işitmediği arapça Osmanlıca farsça kitaplardan uzun uzun nakilleri karmaşık tahlilleri bir nefeste yapardı.
Bayram hoca bir ilim adamıydı, bayram hoca bir tarihçiydi yeri geldiğinde Amerikanın başkanlarını bir çırpıda alttan yukarı sayabilir, tarihi şahsiyetlerin isimlerini sıfatlarını unutamadan aktarırıdı
Bayram hoca bir kültür hazinesiydi, İsmailğa nın kürsüsünden altının  madenden nasıl çıkarıldığını ve nasıl işletildiğini o karmaşık kimyevi terimlerle aletlerinin adıyla yine ondan işitmiştik
Bayram hoca bir güçlü hatip bir toplum önderiydi. hiçbir vaazı sıradan değildi. kendine has üslubuyla her tabakadan insana hitap eder ve kendini dinletmesini ilmini satmasını bilirdi.
"Vaiz Timurtaş hocanın bende üç yüz kasedi var ben ondan başka hatip tanımam" diyen bir adam İsmailğa ya geldi ve Bayram Hocayı dinledi. Vaaz boyunca transa girmiş meczup gibi donakaldı ve vaazın tesiriyle hüngür hüngür ağladı “aman Allahım bu nasıl bir hatip bu nasıl bir vaaz böyle ben bu kadar vaaz dinledim bunun gibisini görmedim” diyerek hayranlığını itirafla önceki davasından vaz geçti.
Bayram hoca bazen meczubu-hal olur ve sekerat-ı aşkın tesirine girerek çok acayip, çok ağır ve anlaşılması güç sözler de ederdi. Muhammed Mustafa aynı Allah" sözü bu kabilde tevil isteyen ve zahiriyle alınması caiz olmayan bir sözüdür.
Kuran gibi neden her gün her gün mektubat okunuyor şeklinde yapılmış bir eleştiriye cevaben kürsüden haykırdığı “Bu Mektubat evet Kurandır var mı itirazı olan" sözü de bir diğer misaldir.
Bayram hoca korkusuz bir cengaverdi. ölümün üstüne üstüne giden bir yiğit mücahitti. öldürüleceğini hissediyor ve buna rağmen ümmeti Muhammedin evladına bir dert aşısı bir fitil yakımı uğruna bu büyük riski göze alabiliyordu.
Bayram Hoca bir Osmanlı hayranı ve müfrit bir muhibbi ve aşığı idi. Osmanlıyı asla yermez eleştirmezdi hiç bir zaman duymadık.
Sultanlardan bahsederken dedem Fatih dedem Yavuz Sultan Selim Han der ve cennetmekan diyerek ayırca dua ve tebcil ederdi.
Bayram hoca dünya siyasetini çok iyi takip eder Amerika israil Avrupa ve çinin sinsi oyunlarını deşifre eder ve açık bir dille İsmailğa kürsüsünden herkese duyururdu. filanca hastalık aşısı bahanesiyle doğu türki iller çocuklarının nasıl zeka özürlü aptallaştırlıdığını ondan dinledik ve devlet eliyle uygulanan aşılara asla temkinli bakmadık. misyonerlerin turist kılığında ülkeye nasıl sokulduklarını ve nerelere ne maksatla gittiklerini ondan dinledik.
Yine turistlerin ellerinde harita istanbulu sokak sokak dolaşıp nerde kilise eseri var yerinde tesbit ettiklerini ve biz müslüan Türklere karşı bir zerre sempati duymayıp bakışlarından nefret okunduğunu yine onun teşhislerinden öğrendik. İngiliz kafiri çörçılın haince planlarını Ortodoks kilisesinin sinsi tezgahlarını Türkiye üzerinde oynanan envai çeşit oyun entrika ve kurulan tuzakları ondan dinledik.
istanbul sokaklarında müstehcen bir kıyafet ve kısa bir etekle ilk defa gezenin ermeni bir fahişenin olduğunu ve halkın olanca yuhalaması ve suratına tükürmesine karşın yılmayıp şeytanca davasından vazgeçmediğini ve bugün kadınların kıyafetinde gelinen noktada onun bu çabasının ne denli etkili olduğunu ondan dinledik.
Buna mukabil Müslümanların pısırık korkak ve yığılgan kalıp küçücük bir ezayı göze alamadıklarından Dini İslam’ın bu durumlara düşmesine sebep olduklarını onun vaazlarında işittik.
Ecdada bağlı kalmaya, kendi dinamiklerimize sahip çıkmaya devamlı tembihte bulunur ve şöyle derdi:
senin nenen çarşafın altından eğer içe on santim kıvırdıysa sen sakın ola sekiz santim kıvırmayacaksın..
bugün sekiz yarın beş olur sonra bir bakmışın etekler kısalmış... ve aynen dediği gibi oldu. dün nenesi çarşaflı olan kadınların kıyafeti bugün ermeni kadınlarınkiyle aynı olmuş..
Özetle Bayram Hoca tek başına bir ümmet ve bir kişilik orduydu. o ruhunu davasına adadı ve varını canını o yolda cömertçe harcadı. evet harcadı ve bu sayede binlerce bayramların gönül ateşini tutuşturarak
islam sancağını bin cephede bin elde dalgalanmasına hayatıyla sebep oldu.
Sönmez bu dava sönmez, Bayramlar ölmedikçe
Ölmez Bayramlar ölmez, bu dava sönmedikçe

13 ramazan 1430
Tashih 8 Ocak 2010,isa Erdoğan

Bayram hoca amcası Bilal efendi ile efendi hazretleirni ziyarete gelir daha küçük bir çocuktur. Efendi hazretleri ona bakar ve der bu çocuk bize mektubat okuyacak.”
Bayram hoca bir camide imam olmuş vazifeye devam etmektedir bir gün amcasını ziyaret eder amcası Bilal efendi ona sorar cemaatle aran nasıldır seninle kavga eden var mı ? Bayram hoca hayır çok iyi kavga eden yok der. Bilal efendi acı hakikati söyler: demek ki cemaate gerçekleri söylemiyorsun. Eğer söyleseydin illa seninle kavgaya tutuşan olurdu. Bayram hoca bunu aktardı ve evet amcam Bilal doğru söylüyordu dedi. Bundan sonra bayram hoca daha bir hassas olur..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder