30 Kasım 2020 Pazartesi

Başörtülü Tuzağı !

Baş örtüsü ha !?

Dini kimliği, dindarlığı ifade sadedinde her fırsatta ve her kesim tarafından kullanılan şu "başörtülü" tabirinin karşısındayım. Çünkü "başörtülü'lük ön plana çıkarıldığından beri baştan gayrısı örtüden nasibini yitirmeye başladı ..ve başını örtmüş olmakla işi bitirdiğini zanneden tipleri netice verdi.
Hayır iş başını örtmek değildi. Asıl iş örtünmek, erkeklerden gizlenmektir. Kadınsı vasıflarını erkek nazarından saklamaktır. Süslü püslü bir baş örtüsü kesinlikle Allahın muradı değil
Örtülü çıplaklara peygamber aleyhisselam lanet okudu. Buna göre herkes vaziyetini bir daha değerlendirsin. Allah ve Rasulünü ne derece razı edebildiğini tekrar düşünsün.
Yoksa razı edilmek istenen Allah değil de insanlar mı !?
Bu durumda ne tür insanlar?
Salih takva hayırlı insanlar bu halinizden razı değildir ve sizin gibi başörtü bir çıplağı asla eş anne bacı olarak görmek istemezler.
Geriye kaldı zinacı faizci kumarcı içkici fasıklar.. Derdiniz bunları mı memnun etmek ? bunlardan mı övgü beğeni almak !? Ne korkunç bir zarar !
Isa Er 2011

Kafire 2. Bir Fırsat Verilse ?


Erbakan ile başlayan ve saadet partililerce devam ettirilen bir laf var "a.türk yaşasa milli görüşçü olurdu! yok şeriatçı olurdu! yok refah partili olurdu!!"vs. "Ama a.türk Şeriata karşıydı ve şeriatı resmen kaldırdı. Milli Görüş ise Şeriat demekti?" Sözleriyle bunu reddettiğimizde saadetli arkadaşlar şöyle delil getirdiler "çünkü orada gerçeği gördü. Dönerse tabi ki Allahın tarafında şeriatçı olacaktır" ilk bakışta bu mantıklı ve doğru gibi görünmekte. Öyle ya zerre kadar aklı olan, ateşi azabı zebanileri gördükten sonra tabi ki Allahın tarafına geçer "gökten inen kitaplara" iman eder.." değil mi !?
Ama hayır işte.. öyle olmuyor..!
Doğrusu
"Ateşin karşısında durdurulup da, "Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de bu defa Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü'minlerden olsak" dedikleri vakit onları bir görsen! * Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları inkar ve şirk açığa çıktı (da ondan). Eğer dünyaya geri çevrilseler elbette yasak şeylere yine dönerler. Şüphesiz onlar (bu kez iman edeceğiz sözünde) yalancıdırlar." diyor yüce Allah Enam: 27 ve 28 ayetlerde
Yani: Bir inançsız dünyaya geri gelse, tekrar inkara, şirke, isyana kaldığı yerden devam eder.. içkiler danslar valslar rakılar balolar aynen devam..! Yani ebedi yaşasa ebedi günah ebedi inkar.. o yüzden kafirin cezası da ebedi cehennem ! Allah muhafaza

28 Kasım 2020 Cumartesi

Alman Çocuklar Meraktan Secde Edince

 Almanyada ilkokul çocukları Cami ziyaretinde Müslümanların secde ederek ne hissettiklerini anlamak için secde ediyorlar. Ve cevaplar şöyle :



  • Tanrı ile konmuştum"
  • Artık kiliseye asla gitmem"
  • Yer penceresinden cenneti seyrettim"
  • Ögretmenim Müslüman olmak istesem bana kızar mısınız"
  • Bu meditasyon yogadan daha zevkli.."
  • Alnımdan ağrılar ve kötü enerjiler yere aktı.."
  • Müslümanların Tanrısını gördüm severek beni de çağırdı.."
  • Yıldızlar bana yaklaştı onları seyrettim.."
  • İşıktan insanlar seyrettim Tanrı onları seviyordu.."
  • Müslüman çocukları niye burada değiller.."
  • Tanrının karşısına elimizi ayağımızı yıkayarak ve halıya ayakkabılarımızla basmadan çıkmak çok güzeldi.."
  • İşıktan arabalarla göklere çıktıķ.."
  • Ve hatta deneyimlerden en ilginç olanı da şöyle cevaplamış :
  • "Meryem annemizi gördüm, bana "üzülme çarmıhta elleri çivili olan ne benim ne de tanrının oğlu degildi.." gibi yorumlar alınmış.
  • Ve bir tanesi de "ayakkabı çıkartmanın tanrıya saygısızlık olacağını" söylemiş bir diğeri de "Müslümanların tanrısının almanca bilip bilmediğini" sormuş
haber bu şeklide. Allah bizleri imandan ibadetten ayırmasın bu çocuklara ve onları camiye getirip islamı doğru öğretenlere Allah hidayet eylesin.

-----------------------------------
Analiz :

lkokul seviyesindeki öğrencilerin bu türlü cevapları vereceklerini pek sanmıyorum ama secdeye kapandıkları Bunu tecrübe ettikleri ve Orasının bir cami olduğu kesin. Eğer bu cevapları uydurma değilse çocuklar bir hayli Zeki ve nice ilahi lütuflar ikram edilmiş Diyebiliriz.. Ama dediğim gibi bu haberin teyit edilmeye ihtiyacı var. Almanca bilen Arkadaşlar bu haberi aslından araştırıp çocukların gerçek cevaplarına ulaşabilirlerse bir iyilik yapmış olurlar.

Rasulullahın Şemail-i Şerifi (Mübarek evsafı) 2

 Allah Rasulü Muhammed aleyhisselam kavminin orta boylusu idi ne çok uzun ne de kısa parlak tenli beyaz ama kireç gibi solgun değil esmer de değil, kırmızıyla karışık tatlı beyaz tenli idi. saçları kıvırcık değildi. Allah Rasulu kol ve bilekleri uzuncaydı. Saçları kulağını geçer omuzlarına varmaz uzunluktaydı. Saçı sakalı siyah Ak telleri yirmi kadardı. Rasulullah iri başlı elleri ve ayakları da iriceydi. Geniş ve güzel ağızlı göz beyazında kırmızılık vardı mübarek sırtı düz etsiz idi. Mübarek başı büyükçe sakalı iriceydi. Rasulullahın mübarek yüzü dolunay gecesi ayın parladığı gibi ışıldardı. Orta boyda daha uzun, 

22 Kasım 2020 Pazar

Sahabenin Lisanından Peygamber Efendimiz

Rasulullah Muhammed aleyhisselam efendimiz tatlı, beyaz tenli orta boylu idi • saçları düz gümüş gibi beyaz tenli idi • Rasulullah kırmızıyla karışık beyaz tenli gözbebekleri siyah kiprikleri uzun idi • Rasulullah iri başlı teni ışıltılı açık beyaz alınlı uzun kiprikli yakışıklı bir zat idi • Allah Rasulü yüz bakımından insanların en güzeli, yaradılışca en iyisi, öyle aşırı uzun değil kısa boylu da değildi • Rasulullah insanların en güzel ayaklısı en güzel ahlaklısı idi • O insaların en güzeli en cömerti en cesuru idi • Sıfatca insanların güzeli en yakışıklısı uzuna çalar orta boylu geniş omuzlu yanakları düz ve pürüzsüz saç sakalı siyah gözleri sürmeli uzun kiprikli idi. Rasulullah efendimiz yere bastığında ayağı ile tam basar cübbesini üzerinden indirip vücudu görüldüğünde sanki gümüşten bir külçe güldüğü vakit yüzü ay gibi ışıldardı • Ten rengi parlak terleri inci gibi yürüyüşü sağlam idi • Rasulullah as evdeki bekar kızdan daha utangaç; haya sahibiydi • Insanların ezasına karşı en sabırlı • Dişleri arası ayrık konuştuğu zaman sanki dişlerinden bir nur fışkırırdı • dudakları pek güzeldi • Nübüvvet mührü sırtında çıkıntılı idi güvercin yumurtası kadar kırmızı bir et bezesi idi •

Salât ve Selam Ona ve âline Ashabına olsun ya Rabb

Imam Suyuti Hilye-i Şerif | Camiussağir 6470-6485 Tercüme: #i_er

19 Kasım 2020 Perşembe

Kabir Azabi ve Cansız Nesnelerin Zikri

Imam Şârâni:

Ehli Sünnet alimleri canlı cansız bütün câmidatın yüce Allahı her ân lisan-ı kâl ile tesbih ettiğini ifade ettiler. Buna FahruRrazi ve mutezile dışında itiraz eden olmadı. Bunlar ise "lisan-ı hâl ile tesbih eder" dediler. Bu şüphesiz merdud bir görüştür. Çünkü taşlar Rasulullah sas elinde tesbih etti oradakiler işitti, hutbe kütüğü terk edilince inledi herkes duydu.. ve benzeri deliller kâl ile tesbihin mümkün olduğunu ifade eder. Bu da isra:44 "Onu tesbih etmeyen bir şeycik yok" ayetinin zahiri manaya hamlini gerekli kılar, tevile gidilmez.."

Kitap: Yakutlar ve Mücevherler 2. Cilt

اليواقيت و الجواهر في بيان عقائد الأكابر

[edit: Ayetin devamı "ancak siz onların tesbihini anlayamazsınız" tesbihin kal ile olduğuna işarettir zira hal ile olmuş olsa, bu anlaşılmaz şey değil i.er]

 Ikrime RA ve Hasen El-Basri'den nakledilen bir görüşte "Allahı daim tesbih eden canlı cansız nesneler ölmüş ve kurumuş olanlar dışındakilerdir" Delili ise Rasulullahın iki kabre uğraması ve hurma dalını ikiye bölüp kabirlere dikmesi ve "Bunlar kurumadıkça azapları hafifletileceğini umuyorum" buyurmasıdır. [#Buhari] Çünkü hurma dalı kurumadıkça Allahı zikredecektir. Bu da azabı def ve ref edecektir. Demekki ölü ile kuru zikredemiyor.." Imam Şarani RA

Not: Anlaşıldı ki Azabı def eden Allahı zikir'dir. Ölmeden çok yap ki.. ölünce yapamazsın.

Ehli Sünnet alimleri dediler ki "Her ölü için Münker ve Nekir meleklerinin sorgusu haktır. ister bu kişi kabri içerisinde olsun isterse vahşi hayvanların yırtıcı kuşların karnında veya ateşte yakılmış külleri havada savrulmuş olsun fark etmez. Allahu Teala cesedinden geriye kalan nesneye bir hayat iade eder ve onun mutlaka sorgu suale çeker. Bu Allaha zor değil. Akıl bunu idrak edemiyorsa eğer, idrak edemediği daha nice şeyler var. Ruya alemi de idrak edilmiş değil. Hadiste geldi "Allahın zatı hakkında tefekkür etmeyin mahlukatı tefekkür edin" çünkü akıl yetersizdir.

Yakutlar ve Mücevherler | Imam Şa'rânî ra

Kabirde Devam Eden Ameller

"Kabir aleminin dünya ahkamına bakan bir yüzü var. Bu sebeple Enbiya hazeratı ile Sabit Elbennani gibi bazı Evliyanın kabirde namaz kıldıkları bilinmekte. Onlar bunun sevabını alırlar. Delili: Araf ehli yapacakları secde sayesinde sevap terazileri artacak ve Cennete gidecekler. Berzahta salih amelin hiç faydası olmasaydı bu secde onları cennete taşımazdı." 

Yevakit ve Cevahir| i.Şârânî

Bu minvalde Mahmud Efendi Hazretleri hep demiştir "Allah için ilim irfan yoluna girse bir mümin "nasara yensuru.."ya başlasa ve ancak hoca olamadan ölse, o ki niyeti tamamlamak idi, melekler ona kabirde tamamlatacaklar. Mahşere hoca olarak çıkacak.."

isaerdogan.com

30 Ağustos 2020 Pazar

16 Ağustos 2020 Pazar

Iletişimi Koparan Amiller Istiskal istinkaf istikbal

Bugün müminler arasında olması gereken bazı iletişim yolları neden kapalı onu konuşacağız.

Şu hoşuma gitti Salih hocaefendi İsmailağaya imam oldu. Uzaktan tanırım. Bir birlikteliğimiz hasbihalimiz olmadı hiç. Sadece ben Edirnede vazifede iken Edirneyi gezmeye gelmiş çarşıda görüştük ayak üstü biraz konuştuk tanıştık. Davet ettim mazeret beyan etti ayrıldık..

Aradan belki on yıl geçti. Ismailağa camiine imam oldu. Üzerinden iki yıl daha geçti bana bir telefon geldi. Isa erdoğan hoca mi ? Evet. Salih hocam sizinle görüşmek istiyor. Hay hay.. Vardım İsmailağaya Simamı bile unutmuş kendimi tanıttım haa sen miydin dedi sarıldık sana yemek ikram edeyim dedi yemekhaneye indik yemek eşliğinde sohbet ettik. Orada bana o soruyu sordu "Ben Edirneye geldiğimde senjnle orada görüştük tanıştık neden hiç yanıma ziyarete gelmedin?" O an şöyle demiş oldum "hocam bunca meşgaleniz arasında rahatsız etmek istemedim" ve bana o müthiş sözü söyledi. Bu yazıyı yazmamı sağlayan söz. Müminler arasında iletişim neden koptu sorusunun cevabını bulduracak söz:

"Demekki biz sana ziyarete gelsek rahatsız olacaktın öyle mi!?" 

Diyecek hiç bir şeyim yok. Sadece estağfirullah diyebildim.

Müminler kardeştir ihvandır bir birini sever. Iletişim içinde olmak isterler. Iletişimi kesen bağları koparan şey çoğu zaman bu yük olma endişesi.

O yüzden hafif tutmalı. Ziyaretçiler de ağır beklenti içinde olmamalı. Bu yüzden belki bizzat sevdikleri şeyi basitçe söylemeli bir çorba lütfen gibi..

Bunu da yaşadım. Emr-i bil maruf ekibi Edirneye çalışmaya geliyor Mehmet Turan hoca beni aradı "hocam bir çorba lütfen sadece çorba" diyerek işi hafifletti ki gittikleri yerde istenmeyen misafir durumuna düşmesinler. Düşündüm ve hoşuma gitti. Güzel buldum.

O yüzden bazen taklit ederim. Örneğin bir makarna ve maden suyu" diyerek ev sahibinin beni neyle mutlu edeceğini belirtirim. Ta ki ağır zahmet altına girmesin.

Efendi Hazretleri de beraber yola gittiği arkadaşlarına sevdiği yemeği söylermiş ve böylece onların şeyh efendiyi nasıl memnun ederiz düşünce ve zahmetinden kurtarırmış. Bilal yap bir muhlama da yiyelim dermiş

Allah Rasulü de neyi sevdiğini hep beyan etmiş. Misafir olduğu bir evde koyun ikram edilmiş ev sahibini "bizim koyun sevdiğimizi nasıl bildin" diyerek onurlandırmış. Bir yerde kabak ikram edilmiş kabağı çok seven adamın yiyişiyle yemiş ev sahibi mutlu olmuş. Hz Enes bu iştahı görünce kabak yemeğini sevmeye başlamış. Bir yerde sirke ve kuru ekmek ikram edilmiş. Sirkeye ekmeği bandırıp ağzına götürmüş ve "sirke ne güzel katık" buyurarak ev sahibinin gönlünü hoş etmiş. Bir fakir kadın Rasulullahı paça çorbası içmeye çağırmış Allah Rasulü seve seve gitmiş. Hiç bir yiyecek için şunu sevmiyorum dememiş. Sallallahu Aleyhi ve sellem

Allah Rasulünün bu kadirşinas müteşekkir vefakar güzel ahlakı sayesinde zengini de fakiri onu evine davet edebilmiş ona ikram etmeye layık bir şeyim yok denemişler. Hz Enesin annesi hariç. O da biricik Ensesini ikram etmiş Rasulullahın hizmetine oğlunu vakfetmiş..

Bazen de çağrılmadan gitmiş. Camide üç gün göremediği sahabesini bu hasta olmuştur diyerek evine ziyarete gitmiş. Sas.

Demekki iletişimi koparan en önemli şey memnun edememe korkusu. Ev sahibi bu korkuyla kimseyi almak istemiyor. Aldıysa mutfağa giriyor aksama kadar çıkmıyor.

Iletişimi koparan diğer şey: zahmet verme korkusu. Artık sofralar çok çeşitli zengin döşendiği için misafir olmaktan ictinab ediyor.

Kısa vadede çözüm çat kapı gitmek.. belki yarım saat önceden telefonla müsade istemek. Hazırlık yapmaya fırsat vermemek ve önüne gelen olursa iştahla yemek en azından ağızla yemeğe iltifat sahibine teşekkür etmek..

Efendi Hazretleri Ismailagaya hatmi Hocaya gelmeyen gelemeyen zengin kesime gitmesi için Abdulhaka görev verdi. Bunların evlerine sırayla gidip hatmi Hacegan yaptıracak.. Efendi Hazretleri kesin tembih etmiş sadece zikrullah olacak ikram olmayacak.. Abdülhak bir gün arzu hal etmiş "efendim arkadaşlar rica ediyor bari bir maden suyu ikramı olsa diyorlar ? Efendi Hazretleri hayır o da olmayacak buyurmuş. 

Çok zaman bunu düşündüm heralde sebebi toplanma niyet ve gayesi zedelenesin ihlasa halel gelmesin içindir dedim. Şimdi kalbime ihtar edildi ki bu da o zahmeti def içindi. Ev sahibesi gelen bunca misafiri için hazırlık yapmak durumunda kalacak ve bu toplantılar bir noktadan sonra ıstenmeyen şey olacak..

Yazının ilk Versiyonu :

Eletişimde Karşı Etkileşim Beklentisi Tevehhümü Sorunsalı

Müminler arası iletişim etkileşim Allahın emridir, iptal edilemez. Sıla-i rahim, akrabayı gözetmek. Hastayı iade; ziyaret ilgi bakım.. Davete icabet, düğün cenazeye iştirak. Aç komşuya yemek ikramı. Gelmeyene gitmek. Kesene selam vermek. Aksırana dua etmek. Fakire zekat fitre vermek. El açana sadaka vermek. Iyilik edene karşılık vermek yoksa dua etmek. Hediye verene hediye vermek. Nasihat isteyene öğüt akıl vermek. Hocaysa emri bil maruf vaaz etmek. Âlimse talebe yetiştirmek..

Bütün bunlar Islam Dininde müminler arasında olan iletişim etkileşim, dayanışma yardımlaşma örnekleri.

:Son zamanda müminler arasında bunlardan bazıları iyice zayıfladı. Sebebi de o kişinin cimriliği ben merkezli oluşu filan değil. Bilakis karşı tarafa yük olmama, bir ağırlık vermek istememe düşüncesi. 

Mesela komşuya gideceksin. Bir çay içip hasbihal edeceksin. Düşünmeye başlarsın "böyle çat kapı gidilmez, bir gün önceden haber vermeli" haberi verirsin tamam buyurun derler. Derler ama başlar düşünmeye bir gün önceden haber verdiler kuru bir çay vermek olmaz.. baslar iş yapmaya. Bir gidersin envai çeşit hazırlık. Evin kadını akşama kadar mutfakta çalımış.. hepi topu bir çay sohbeti için..

Ve düşünürsün bir dahakine: habersiz gitmek olmaz. Haberli gitmek..? çok zahmet oluyor, olmaz. Ve çay sohbeti ziyaretleri bitti.

Şimdi sosyal medya var, arkadaşın bir resim atmış bir yazı paylaşmış. Beğendin altına iki satır yazacaksın yazamıyorsun. Sanki sen yazınca..

Onun da sana tekrar yazmasını gerekiyordur. Çünkü yerleşen bu. Biri bir yorum bir tebrik yazar ve bekler geri dönmüş mü !? Bak diğer yorumcuya dönmüş bana dönmemiş!" ve bir daha da ona yazmayı kesersin. ..ve iletişim koptu.

Çözüm re-etkileşim beklentisini sıfırlamak. Arkadaşın bir resim atmışsa bu iletişimdir. Sen de onu tebrik ettinse etkileşim oldu. Tamam burada biter. Bunun devamını beklemek yük olmaktır. Mektup geldi mektup gitti.. bitti

Onun için bazen insanlar etkileşimi kesiyor. Bir tebrikte bulunacak, sanki bununla iade-i tebrik bekliyor.. karşı tarafı bu zahmete sokmamak için en bastan tebriği yapmaz.


Çaresi: Tevehhüm ve zannı terk etmek. Allah için duasını tebriğini yapıp arkasına bakmadan yoluna gitmek. Tebrik alan kişi de bunu bilip her tebrik edene tekrar teşekkür etmek zorunda kendini hissetmemek

14 Ağustos 2020 Cuma

Mahalle Baskısı ve Çaycı Yılmaz

 Yılmaz abi.. 

Haci Salih Efendi Cami bahçemizin çaycısı. Dün sabah birlikte çay içtik. Bir koşu gitti poğaça simit aldı geldi. Yakinda ercin börek isimli börekçi var oradan aldı sandım, sormadım. Çünkü ben oradan alışveriş yapmıyorum. Ramazanda kaldırıma masa koyuyor millete oruç yediriyor.. herkesin gözü önünde.. Uyardık kaale almıyor.. Yılmaz abi açtı konuyu ben açmadım "nerden alıyorum ben simiti poğaçayı biliyor musun arka sokakta bir yer var oradan. Bu ercin börek ramazanda açıyor millete oruç yediriyor hayatta gitmem oraya!" Dedi hayret ettim. Caminin çaycısında bile bu şuur bu dert.. Allah tüm müminlere nasip etsin. 

Boykot cok önemli. Haramı, haramzadeleri boykotu terk ettiğimiz için bu haldeyiz. Olumlu "Mahalle baskısı" toplumu çizgide tutmanın en etkili en iyi çaresi.. On müşteri Yılmaz abi gibi yapsa ve bunu haramzadeye yansıtsa o haram ortadan kalkar toplum ıslah olur.

Bitmedi. Yılmaz abi yine anlatıyor "Geçenlerde evde abdestimi aldım biraz da geç kaldım cuma namazına geliyorum ezan okundu okunacak şu dibimdeki berber yanından geçerken 5 çay istedi. Cuma saati getiremem dedim. Namaz mı önemli ekmek parası mı ! Dedi. Allahın emri herşeyden önemli dedim. Bak bi da senden çay almam dedi istediğin yerden al dedim ve günde 15 yirmi kadar çay alan müşteriyi sildim. Ha ihtiyacım var mi var. Ancak böyle adamların parası lazım değil benim rızkımı Allah veriyor..

Bakın burada da mahalle baskısı küfür ve isyanı teşvik Allaha itaati baltalamak yönünde.. Ey müslüman sen de mücadeleye katıl gel bir bardak çayını iç.. Allah için bu kadarını yap.

Yılmaz abi sabah erkenden çay ocağını açar ben işrak camisinden çıkmadan gelmiş olur. Lakin sabah cemaatinde hiç görmem. Bu sabah takılayım arada sabah namazı camiye gelmesini tembih edeyim dedim. Yılmaz abi maşallah erkencisin dedim. Hocam ben sabah namazından sonra daha yatmam dedi. Ama camide göremiyorum sabah seni dedim. Ben namazı üretmen camisinde kılarım orada arkadaşlar var iki laflarız bir çay iceriz sonra buraya gelirim dedi. Aklıma Mahmud Efendi hocamızın Abdulhak'a söylediği söz geldi. "Sen yinede namaza buraya gel sen bu caminin adamısın" dedim. 

Mahmud Efendi Hz ismailağa camiinde görevli olan Abdulhak'a bir gün sorar "sabah aksam yatsı namazlarda neredesin seni göremiyorum" o da cevap verir "efendim evimin yanı başındaki camide kılıyorum o vakitleri" Efendi Hazretleri "Hayır tüm namazları burada kılacaksın sen bu caminin memurusun" der. 

Böyle güzel insanların mekibelerini konuşmak işitmek çok faydalıdır. Diğer insanlara örnek olur. Bazı insanlar Enbiya ve Evliyayı gözünde büyütur örnek alınamaz görür.. Ancak kendi gibi birinin başarısını örnekleyebilir. Tarikatta bu durum "Bazen kıdemli salik mubtediye Mürşidi kâmilen daha çok fayda eder" sözüyle açıklanır

Yılmaz abide alınacak örnek davranışlar: Sabah namazı camide olması. Namaz akabinde yatmayıp dükkanı erkenden açması. Cömert ve ikramsever olması. Allaha asi olanlara karşı tavır alması. Dinini inancını üç kuruşa satmaması. Hocaları sevmesi din adamlarına hürmet tazim etmesi ve böylece hocaların kalbinde yer alması 

Isa erdoğan 12.08.2020

4 Ağustos 2020 Salı

Bir Saatte Alınan Sahte Icazet !

I C A Z E T ?!

Bu bir saatte verilen veya on yirmi dakikada verilen kağıtlara icazetname dememeli. bunlara sertifika gibi başka bir isim vermelidir. Çünkü buradaki icazetin turkiyede karşılığı Efendi Hazretlerinin medrese yolunda almamızı emrettiği, *"diploma ile iftihar etmeyin icazetname almakla iftihar edin"* dediği icazetname değil.

Bizim medresede 5 ila 10 yıl tedrisat sonucu verilen icazetnamenin Arapça karşılığı ise şehadetname

Türkiye'de şu anda tam bir kavram kargaşası yaşanıyor. Bir günde 10 dakikada verilen bu kağıtlara "icazetname" dersek kendi ayağımıza sıkmış oluruz. kendi kuyumuzu kazmış, kendi medresemizi yıkmış oluruz.

 2012 yılında Devlet Medreselerden icazetname almış olan mollalara itibar etmiş icazetnamesi olanların devletten görev alması imkânını tanımıştı.

5 dakikada icazetname(!) verme bidatını Eğer başlatır ve bu tehlikeyi şimdiden bertaraf etmez isek ileride senin icazetname ne kimse itibar etmez.

1 Ağustos 2020 Cumartesi

Isim ve Lugat Üzerinden Milli Şeref Kavgası 2

Yazının baş kısmı


Milli Beka Mücadelesi Isimler Cephesi ve Ayasofya 2

"Kafir toplumlarla kendi lugatkarıyla konuşmak onlara tazim etmektir" Imam Rabbani k.s

Bakın bundan 20 küsür yıl önce Recep Tayyip Erdoğan üniversitelilerin bulunduğu bir programa katılır. Gelinlik yaşı geçmiş bir kız mikrofonu alır Tayyibe sorar "Eğer başbakan siz olursanız diğer ülke başkanlarıyla hangi dilde konuşmayı düşünüyorsunuz?" Yani Tayyibin ingilizce bilmediğini ima ederek onu mahcup etmeyi planlıyor.. Salon sessizliğe büründü merakla cevap bekleniyor.. Tayyip mikrofona ağzını uzattı, hiç büzülmeden, sesini kısmadan gür ve tok sesle "Türkçe konuşmayı düşünüyorum" dedi..

Salonda bir alkış koptu ama salon yıkılacak.. Işte Müminin izzet vakar ve heybeti.. Allah da bu adamı ve milletini yükseltti.  Tamamına nail eyleye..

Nusretullah hoca sağlık memuru iken emekli olur, ismailağaya gelir medrese tahsili alır. Bir gece rüya görür rüyasında Efendi Hazretleri ona "Seni kırklara ilhak edeceğim" der ve uzun bir yola girerler.. Uyanınca doğruca gider rüyasını Şeyh Efendiye anlatır. Efendi Hazretleri sükut eder cevap vermez. Aradan aylar belki yıllar geçer. Birgün Efendi Hz Nusretullah hocayı çağırır "Hani bir rüya görmüş bana anlatmıştın ya.. şimdi onun gereği tahakkuk edecek. Hazırlan Almanyaya vazifeye gidiyorsun" buyurur ve onu vekil olarak almanyaya gönderir. Bir takım nasihatler eder ve özellikle tenbih eder: "Asla onların lugatini konuşmayacaksın." Nusretullah hoca tembihlere riayet eder, büyük hizmetlere muvaffak olur.

Müslümanın kendi lugatini kendi kelimelerini muhafaza etmesi bir izzet ve vakar meselesidir.

Izzet ve şeref Allahındır, müminlerindir. Ancak gavurlar bile bazen şeref taslayarak kendi dillerini konuşmaya inat ederler. Duyarız ki Türkiye top oyunu takımları, dışarıdan oyuncular antrenörler alırlarmış. Ve bu herifler yıllarca turkiyede durur türklerle oturup kalkar ama bir kelime türkçe konuşmayı öğrenmeden def olur giderlermiş.. Yani elin gavuru senun lugatine tenezzül dahi etmiyor..!

Bakın fransız kafiri yıllarca ingilizceye karşı direndi, okullara ingilizce dersi koymadı. Gezip görenler anlatıyor "bir müzeye giriyoruz fransızca yazılar var ıngilizce yok." Neden yok ? Fransız kafiri bunu kendince bir milli gurur meselesi yaptığı için..

Bir mümin, dili duruşu görünüşü ile Allahın ona verdiği izzet ve şerefi korumazsa, şu gavurun hamiyyeti kadar hamiyyet-i diniyye, gayret-i milliye sahibi olmazsa yarın Allaha bakacak yüze de sahip değildir.

O yüzden Ayasofya Camiine bizler Islamî, millî yeni bir isim takabiliriz. Devlet yapmazsa biz millet olarak yapalım. Benim acizane tavsiyem: Feth-i Islam Mescidi veya Islambul Mescidi

m. isa erdoğan | 1 ağustos 2020 gop

30 Temmuz 2020 Perşembe

İsim ve Şeref Kavgası | Ayasofya

Ayasofya üzerinden Isimler, dil ve Lugat Bizim Millî Beka ve Şeref Davamız 1

"Kafirlerle kendi lugatleriyle konuşmak onlara tazimdir" Imam Rabbani Ahmed Farûkî k.s

Uzun zamandır üzerinde konuşmayı düşündüğüm mühim bir konu bugüne kısmetmiş. Bugün Kurban arefesi 30 temmuz 2020 Ayasofya camiinde ilk cuma namazı kılınması üzerinden henüz 6 gün geçti. ilk gün izdiham vardı Ayasofya içine giremedik.. Şimdi biraz araştırayım dedim. Tarihi mimari özelliği nedir, kim ne zaman yapmış, avrupa için neden bu kadar önemli ? Ve hemen karşısına dikilen şaheser Sultanahmet camii.. Biraz araştırayım dedim.

Derhal şu dikkatimi çekti Avrupalı kâfirler Sultanahmet Camiine "Sultanahmet" demiyorlarmış. Mavi cami manasında blu-mosk diyorlarmış..! Niye ki ? Nedir gavurun derdi ? Neden benim verdiğim adı kullanmaz kâfir?

Ve uyandım. "Lugat ve Isim kavgası" konusunu işlemeye koyuldum.

Ilk akla gelen şu oldu: Gavur benim Şaheserime benim verdiğim isimle hitap etmiyorsa, ben neden ondan aldığım ve camiye çevirdiğim eserin "kilise adını" aynen kullanıyorum ? Biz neden Ayasofya'ya hâlâ "ayasofya" demeye bu kadar özeniyoruz ? Neden ona "bize ait" yeni ve milli bir isim vermiyoruz !?

Isim en önemli şey. Bizde isim vermek dualarla törenlerle yapılır ve herkes isim koyamaz. Ismi büyükler koyar. Çocuk olduğunda ailenin en büyüğüne sorulur. Varsa bir Allah dostu bir alime gidilir.. Sahabeler çocuklarını Resulullaha getirir Ondan isim ve dua isterlerdi. Salat ve selam olsun

Avrupalı kafirler senin ismine inancına saygı duymaz. Özenmez adını bozar değiştirir. Yakın zamanda Bulgar Türklerine gavur adları takmadılar mı? binlercesi turkiyeye bu yüzden iltica etmedi mi! unutma.

Tarih boyunca biz Türklere Barbar dediler. Hayrettin Paşamıza Barbaros dediler.. Kabemize kara dediler çarşafımıza kara fatma dediler..

Kafir adını değişemediyse eğer bu defa kendine göre telaffuz eder. Senin şiveni ağzını umursamaz..

Mesela Fransada Cuma adında bir turk genci vardı "kuma" diyorlardı.. Bana da okulda öğretmeni öğrencisi "iza" diyordu! Fransız gavuru lugatinde "Îsa" iza diye okunuyormuş. Kafir bana sormadı hiç "senin adın nasıl telaffuz ediliyor, sana nasıl hitap edelim.." diye.. Ne bana soruldu ne başka bir müslümanara. (...)

İsim konusu İslamda çok önemlidir. 

İsim vermek yüceliğin şiar ve alametidir. Allah kendisine kul olanlara müslüman adı verdi ve bu ismi hiç değiştirmedi. "Sizlere müslüman adını veren Odur, bu dönemde de bundan önceki dönemlerde de.."

Eşyasına, bineğine isim vermek Allah Rasulünin sünnetidir. O devesine Kusva adı verdi. Katırına Düldül kılıcına Me'sûr dedi.. Medineye hicret ettiğinde şehrin adı Yesrib idi Allah Rasulu sas yesribin adını değiştirdi Medine koydu. Yeni bir Madeniyet inşa ediyordu çünkü

"Bütün güzel isimler Allahındır" 

Güzel isimleri üzerinde toplamak en Yüce olmanın alameti. Allah güzeldir isimleri de güzel. Kullarının da güzel isim sahibi olmalarını ister. kötü lakap takmayı yasaklar. (Hucurat:11)

Allah Rasulu sas Sahabenin güzel olmayan isimlerini değiştirir Abdulkabeye bedel Abdullah demiştir.. "Doğan çocuklarınıza güzel isimler takın yarın mahşerde Allah onları isimleriyle çağıracak" buyurarak o gün güzel isimle çağırılmanın kişiye peşin bir fayda sağlayacağını işaret buyurur.

Hatıra

2002 yılında nikahımı kıyması için şeyhim Mahmud Efendi Hz'ne çıktığımda bana adımı sordu İsa dedim. Baba adın ? Yahya. Elini semaya kaldırarak "Ne güzel isimler ya Rabbi. Şimdi ne acaib isimler koyuyorlar" dedi. Peygamber isimlerini peşpeşe duyunca böyle surur izhar etti.

Sonradan Müslüman olanların ismini değiştirmek bize Allah Rasulünün bir sünnetidir. Ecdadımız bu sünnet üzere hareket etmiş. Konstantino-pol (konstantin kenti) olan şehrin adını İslam-pol sonra Istanbul (İslam şehri) olarak değiştirmiştir. Keza Rum diyarına da Anadolu demiştir.

Bunun aksi de sünnettir. Küfür içre olan biri eğer taşıdığı ismi hak etmiyorsa Allah Rasulu sas onu da değiştirmiştir. Ebul Hikem (ilmin babası) lakaplı Amr Bin Hişama "Ebu cehil" (cehlaetin atası) adını vermiş ve tarih onu bu adla kaydetmiştir.

Bu sebeple İmam Rabbani Ahmet Farukî hazretleri Mektubatta der: Küfür ve fıskla meşhur birinden bahsederken övmemeli, mutlaka alçaltıcı sıfatıyla ondan bahsetmelidir". Ta ki kalbi zayıf müminler tesir almasınlar. Hz İmam bu düstura riayet sadedinde filozof Eflatundan her bahsettiğinde "Ahmak Eflatun" der.

Eğer anlarsanız bu çok önemli bir edeptir.

Bizler ümmet olarak eğer büyüklerimizin yolunu terk edip bu adaba riayet etmiyorsak bilin ki batılı kafir bu düsturu senin aleyhinde umarsızca kullanmaktadır.

Mesela senin ülke adın "Türkiye" Bakın bir ingiliz amerikalı kafir Turkiye demez, demeye de çalışmaz "törki"der ve törki ingilizce hindi (culuk) demek ! Evet şu her yılan başında şarabın yanında yedikleri hindi..! Halbuki Turkiye kelimesini ingilizcede törki diye okutacak bir dil kuralı yok. Yani kasıtlı bir ağız eğme ve alçaltma var..

Kelimelerle, isimlerle Müslümanlara saldırmak, hakaret etmek kafirlerin eski bir ahlakı. Medineli yahudiler Peygamberimize geldiklerinde selam verir gibi yapıp ağızlarını eğiyor esselamu aleyke diyecek yerde essamü aleyküm" diyorlardı.. Allahın selamını bozuyor selamet yerine ölüm ve helak dileklerini Rasulullahın yüzüne söylüyorlardı..

Ismini Bu kafirlerin bozdukları, ilk anda aklıma gelen bazı örnekler:

Hayrettin Paşa'a > Barbaros (kızıl sakal)
İbni Sina'ya > avicenna"
Farabi'ye > pharabius
Osmanlı Türklere > Barbar !
Müslüman için  > Muhammedaner (almanca: Muhammetçi)

Neden bozuyorlar o güzelim isimleri? Gavurcuklar özenmesin islama müslümanlara yönelmesin için..

Güzel ismi bozarak mana ve ruhu tahrip etmek kafirin en eski savaş taktiğidir :

O yüzden müslümanlara "dinci" "koktendinci" takva sünnet üzere olana "yobaz" eskiden "fundamentalist" derlerdi. Mücahitlere "terörist" Islami yaşantı arzulayan müminlere "gerici" "mürteci" Allahı zikredenlere "hucu" "tarikatçı" diyerek seni hidayetinden saptırmak ister.

Ve tam tersi, adi alçak insanlara da yüksek isimler takarak sefahet ve isyanı yaygınlaştırmak yine bunların taktiği:

Dansöz şantözlere "sanatçı" kamera önünde oynayıp filim çevirenlere "yıldız" üç beş yazı okuyup Allaha küfredenlere "aydın" "münevver" kıytırkıtan bir kitap bir tez yazana "bilim adamı" "doktor" "doçent" "profesör"

Ya bizdeki komplekse, gavur gibi konuşma gayretine ne dersiniz ? Onları istekleri sevdikleri isimlerle çağırma, onların ağzıyla konuşma, onların şivesiyle telaffuz çabası !??  Ve bunu yapınca kendini bi şey oldum zannetmeler !??

London yazısını "landın" diye okuma kompleksi.. Yozgat Anadolu lisesi hazırlık sınıfındayız 1990 ingilizce öğretmeni O.Çetinkaya üstüne basa basa "sakın london dediğinizi duymayım (yani çarparım) haa !!

Desek nolur bee !! kim gücenir mösyö Gaya ??

Vashington'u "waşingtın" diye okumalar, imf'ye ayemef, cocacolayı kokakola demeler.. ben "kaka kola" diyorum.

Hepsi o kopleksin ürünü: kendini aşağı, batyı üstün görmenin !

Sen kainatın sahibi Alemlerin Rabbi  Allahın kulusun. Sen kainatın en mekerrem zatı Muhammed aleyhisselamın ummetisin, Sen Osmanlı Imparatorluğunun varisi 600 yıllık Cihan Devletinin vasîsisin..
Utanıp ezilecek, kompleks yapacak bir durum yok.

Yazının devamı için tıkla  >>>

M. Isa Er. 30 temmuz 2020 gop

28 Temmuz 2020 Salı

Çok Kitabı Olmak Bazen Cahil Bırakır

Bundan 20 küsür sene önce bir işrak vakti Mehmet Talu hoca İsmailağa kürsüsünde bir söz demişti "Bazen çok kitaba sahip olmak cahil kalmaya sebep olur" etkilendim bana acaip geldi. O zamanlar biz taze mollalar bütün paramızı kitaba yatırıyoruz hafta sonu tatilinde kitapçı sahaf yayınevi dolaşıyor ilginç eski nadir kitap avlamaya çalışıyoruz.. Özelikle de DerSaadet (Asitane) nadide eserleri bulduğunuz fotokopi kitap baskı evi. Kimsede olmayan bazı kitapları oradan bulmuşum.. işte ismailağada hava böyle iken Talu hocanın o sözü pek kabul edilir şey değildi. Medresede arkadaşlara söylediğimde bazı çok bilenler dudak büktü "çok mal göz çıkarmaz" türünden itirazlar ettiler..

Ancak üzerinden geçen 20 yıl Talu hocayı haklı çıkardı. Biz de tecrübe ile gördük ki okuyacak şeylerin çok fazla olması genelde hiçbirini okumamayı netice verebiliyor. Bakın bu yazıyı bile okuyan dostlarımdan %10. Aksine bir iki tane kitabı olan kişilere bakıyorsun o kitabın kurdu o konunun uzmanı olmuş.

Mehmet Savaş hoca defaaten anlatmıştır: "Hayatımda beni hayrete düşürenlerden biri de Konyada tanıştığım bir adam "Ömer Nasuhi Bilmenin Hukuku Islamiyye eserini adeta yutmuş. Fıkıhtan hangi soruyu sorsan oradan cevap veriyor "Ömer Nasuhi Bilmen Kamusta şu cilt şu bölümde der ki.." işte buna hayret ettim." Gördüğünüz gibi Konyalı amcanın kütüphanesi, onlarca fıkıh külliyatı yok..

Keza Alim ve Fazıl zat şehit Hızır Ali Muradoğlu hocamızın tek kitabı Mülteka, Ona sorulan bütün sorulara oradan cevap verdiği Multekanın uzmanı olduğu meşhurdur. "Çok kitabı olmak hiç ilmi olmamaya" iki açıdan sebep olur: Himmetini bir noktaya teksif edememek, dikkati dağılmak, maymun iştahı ile daldan dala kitaptan kitaba atlamak. 2) kitaba sahip olmanın verdiği güven ve doygunluk hissi.

Imam Gazali ra 1.maraz için der: Bir zamanda bir fenle meşgul ol.
2.maraz için ise başından geçen bir hadiseyle nasihat verir. "Bir yolculuk esnasında eşkıya kervanı bastı. Bütün kitaplarmı defterlerimi aldılar. Eşkiya başına yalvardım hayatımın bütün emeği bütün ilimlerim onlar" dedim. Başeşkıya Bana öyle bir laf etti ki ! "Sen nasıl bir alimsin ki kitapları elinden alınınca cahil oluyorsun" Ve geri verdi. Bu laftan o kadar etkilendim ki eve dönüşte tek işim kitaplarıma yumulup onları ezberlemek oldu."

Görüldüğü üzere bilgisizlik cahillik okuyacak şeye erişememekten, kitaptan yoksun olmaktan kaynaklanmıyor. Bugün internet bilgisayar cağında istediğin kütüphaneye erişmek mümkün. basit bir program indiriyorsunuz ve içinde binlerce kitap var.. Ya kafada ne var ? Kalpte neler var ? O yüzden Cübbeli Ahmet hoca bir defasında muhalif ilahiyatçılara meydan okumuş "Gelin münazaraya ! laptoplarınızı da getirin yedek sarjlarınızı da yanınıza alın" demişti.. Çünkü biliyor ki ilimleri ceplerindeki çantalarında taşıdıkları makinede olanlardan ibaret.. Pil bitti, ilim filim gitti !

isa er

----------------------

Mülteka : Fıkıh kitabı, Tam ism: Mülteka el-Ebhur, İbrâhîm b. Muhammed b. İbrâhîm el-Halebî (ö. 956/1549). Osmanlı âlimi, fakih. Müellif
Hukuk-ı İslamiyye : Fıkıh Kitabı, tam ismi : Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen (ö:1971) Fakih, Müellif, Diyanet reisi
Mehmet Savaş Hoca: Fakih, Hocaların hocası, Diyanet Haseki Müftü ve Vaiz yetiştirme kursu öğretim görevlisi, Süleymaniye Camii Hidaye ve Usul dersleri hocası

24 Temmuz 2020 Cuma

Ayasofya Allaha ibadete açıldı

Bugün 24 temmuz 2020. Ayasofyada ilk cuma namazını kıldık el Hamdülillah. Reisicumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan nezaretinde ve Reisi Diyanetimiz Ali Erbaş hoca imamlığında..

Ayasofya artık müze değil Mescid. Ayasofya artık zincirlere vurulmuş değil, hür ve serbest. Ayasofya artık mahzun değil mesrur ve mesut. Bütün dünya Müslümanları buna çok sevindi. Müminler sevinçlerini sosyal hesaplarından paylaştılar..

Ancak üzülenler de vardı. Onlar da üzüntülerini öyle böyle ifade ettiler. Kimi camiye gelen müminlerin sayısını diline doladı.. kimi Ayasofyada duvarlarda duran ikon ve tasvirleri diline doladı, kimi de "yok dünya mirasıymış yok müze gelirinden mahrum olurmuşuz" gibi aciz yorumlar..

İçimizdeki urus çocukları evet üzüldü lakin Yunan pontus çocuklarının üzüntüsü bambaşkaydı.. "Türkiye laik kemalist çizgisinden çıktı batıya yüzünü değil artı sırtını döndü.." gibi höykünmeler ve 24 Temmuzu ulusal yas ilan etmeler, karalara bürünüp bayraklarını yarıya indirmeler..

Ayasofya Camiinin Allaha ibadete açılması Yunanı Rusu Pontusu neden rahatsız ediyor !? Gezip görmek ise dert, binası orada duruyor. Allaha ibadet ise dert, hani siz de Allaha inanıyordunuz !?

"Müslümanlık yalnız Allaha ibadet etmektir ve Ona bir şeyi ortak etmemektir [Buharî].

Bu bakımdan Allaha ben de inanıyorum diyen bir Yahudi bir Hristiyan asla camilere itiraz edemez karşı çıkamaz. "Bu camide Rabbimin adı yüceltiliyor" diye sevinmesi gerekir.. Ama hayır ! tarih boyunca bakın asla böyle olmamış. Daima camileri yıkmışlar harap etmişler. Allah Adının tek başına anılmasına razı olmamışlar.

"..Rabbini Kur'ân'da (la ilahe illallah diyerek) bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar." [İsra:46]

İşte bu yüzden bizim müşriklerimiz de köpürüp durur ya! "Şu kadar hafta oldu diyanet hala bizim ilâhımızın adını hutbede anmadı" diyerek gün sayar, kin tutarlar..

Tevhidden ayrılıp şirke sapan kişi öyle bir hal alır ki şirkini Allah gibi sever (2:165) hatta yer gelir Allahın önüne geçirir. Artık o, Allah için yaşamaz şirk için yaşar. Bir yere bir imza bir isim yazacağı vakit Allahın ismi aklına gelmez. Bir sıkıntıya duçar olsa canı sıkılsa Allaha dua etmez, şirkine şikayet eder. Onu duymadığını görmediğini bildiği için de kulak mesabesinde anıt defteri icad eder, gider onu karalar. göz mesabesinde de her yere heykelini büstünü diker posterini asar..

Allah aşkına! Bu müşrik ağzını açıp "biz de Tanrıya inanıyoruz, biz de müslümanız" demesinin Allah yanında ne kıymeti olabilir!? Allaha yalnız ibadete razı olmayan rus pontusun da durumu işte budur. O yüzden camiye karşıdır

(...)

Efendiler Ayasofyayı Allaha ibadete açtık tamam.. lakin savaş bitmedi şimdi bilakis kızıştı. Urus pontusun çocukları kinlendiler bilendiler az bir gafletimizle işimizi bitirecekler kutsallarımızı tar-u mâr edecekler. Kaleyi fetheden askerin sıradaki görevi nöbet tutarak devamlı eğitim tatbikat yaparak kaleyi elde muhafaza etmek.

"Zorlukta abdest alınız beş vakit namazda camiye giderek çok adım atınız bir namazı kılınca diğerini gözleyiniz. Iste size nöbet budur ribat bağlantı budur" [Sahih-i Müslim, Malik, Ahmed, Tirmizi, Nesai]

isa er

Islamda Cübbe Sarık Sakal

Islam Teslimiyet Dinidir

"Islam şu dini, bu dini" gibi tabirler bidattır. Bu Dinin Şâri'i Allah ve Resulüdür. Kuranda ve Sünnette "islam akıl dini"  veya "islam nakil bilim dini !." gibi tabirler yoktur.

Islam hakkında illa ki böyle genel bir tanımlama yapılacaksa "islam teslimiyet dini; Allaha itaat ve Rasulüne ittiba dinidir" denmeli.

Şimdi Rasule ittiba kapsamı içinde bakılır, Cübbe giymek var mı? Var. Sakal uzatmak var mı? Var.

Demekki cübbe sakal aleyhinde havlayan köpeklerin havlaması değersizdir. "Allah suretinize bakmaz" demek; tipinize bakmaz, beyaz mı siyah mı güzel mi çirkin mi, ona bakmaz. Kiyafet, sakal ise birer ameldir.. Allah amele bakar. Bunu Allah için yaptınsa sevap verir. Milleti kandırmak için yaptınsa hakkından gelir

Ne demişti Parlaktürk ? "İslam, cübbe, takunya ve kıl dini değil, vahiy tecrübi ilim ve akıl dinidir. Aklı olmayanın dini yoktur" Demiş M.emin Parlakturk.

Parkakürk bu iddiasını ispat için kendince deliller getirir. Der ki cübbe sakal hıristiyanlarda da var denekki islamî değil.

Bu felsefenin çürüklüğü aşikar. Cevap basittir: "Tesettür de hıristiyanlarda var ama islamî. Tavaf sa'y Mekke müşriklerinde vardı ama islamî."

Demekki bir şey islamda var mı yok mu anlamak için bizler Kuran ve Sünnete bakmalıyız, putperestlere hıristiyanlara değil.

Hem Allah aşkına bu cağda cübbe giyen hıristiyan nerede ? Keşke giyseler ! Giyseler de daracık pantolonlarla kaba avreterini teşhir etmeseler..

Avretini örtmek Allahın emridir. Semadan gelen her dinde bu vardır. Erkeğin sakallı olması Allahın fıtri emridir. Semavi her dinde olmak zorundadır. Semadan inen din tektir: ISLAM

Bu itibarla bir papaz bir rahibe dinini bozmadığı oranda bize benzemesi tabiidir.

Bu itibarla bir papaz, bir rahibe dinini bozmadığı oranda bize benzemesi tabiidir.

Ey Parlaktürk gafili, Cübbe sarık sakal eğer Islamî unsurlar olmasaydı bütün dünyada müslümanların salihleri, takva önderleri ve imamları cübbeli sarıklı sakallı olur muydu !?? Sen hiç mi camiye girmedin? Bari tvden Diyanet Reisini de mi görmedin!?

Diyanet Reisi Ayasofyada


Bakın, yolda karşıdan gelen sarıklı sakallı cübbeli bir insan hakkında ilk intiba onun bir müslüman olduğudur. dost düşman bunu böyle bilir böyle tasvir eder değil mi! Demekki boş konuşuyorsun m emin parkaktürk

11 Temmuz 2020 Cumartesi

Ayasofya Özgür Artık

Bismillah..

Dün tarihi bir hadiseye şahitlik ettik. Reis Ayasofyayı yeniden camiye çevirdi





10 Temmuz 2020 Cuma

Hatiplerin Hitabet Rengi (Analiz)

Korona virüs salgını döneminde uzun süre evde kaldık. Hocalar da hizmetlerini internet üzerinden yaptı bu arada internetle yeni tanışanlar da oldu. bizler de bu sayede nice hocayı dinleme tanıma fırsatı bulduk. Bu fırsat bize hocaların uslübünü inceleme değerlendirme ve hitabet renk analizi yapma imkanı sunmuş oldu

Vaaz eden, kürsüye çıkıp konuşan kişiye hatip ve vaiz denir. Bu ister bir cami kürsüsü olsun ister siyaset mitingi ister konferans veya yutub videosu olsun. Halka hitab eden herkes vaizdir hatiptir
Cübbeli Ahmet hoca efendi,
Abdülmetin hoca merhum,
Bayram hoca merhum,
Erbakan hoca merhum
Sevki Yilmaz
Salih topçu hoca
Mahmut eren hoca,
Mesut Demir hoca
Ahmet İslamoğlu hoca
Ihsan Şenocak hoca,
Ömer Döngeloğlu merhum birer hatiptir ve yazımızın birer konusu..

Kadraja girecek bu ehli sünnet hocalara ilaveten Mehmet Görmez gibi ortada duran ve yaşar nuri öztürk, mustafa i.oglu, mustafa öztürk, mehmet okuyan gibi bazı bidat ehlinden ekran yüzleri de kadraja girecek.

Hitabet Rengi Nedir

Bunu ses analizi içindeki ses rengi gibi düşünün. Burada yapacağımız şey hatibin konuşması içindeki doğru ve yanlışları tespit etmek değil. "Şu sözleri İslama uygun şu sözleri hatalı.." gibi yorumlar yapmayacağız. Bu benim için çok daha kolay olurdu.. Biz burada hatibin konuşma biçimini vaaz üslubunu ruh halini ve belki onu konuşmaya iten saiklerden oluşan hitabet renklerini konuşacağız

Hitabet Rengi üç hususun bileşiminden oluşur: 1) hedef kitle 2) üslup 3) sermaye (argüman). O yüzden analize girecek hatipte bu üç husus yerleşmiş ve belirginleşmiş olmalı.



Cübbeli Ahmet Mahmut Ünlü hocaefendi (iki dönem)

Eski Cübbeli Dönemi: Şuurlu, gözü kapalı, tam bir teslimiyet, sesinde ve edasında bir feyzin eseri, kalpten gelen bir ses ve kalplere gönüllere duygulara hitap eden bir uslüp. kesintisiz uzun cümleler, düşünmüyor adeta akıyor.. hedef kitlesi inananlar, cami cemaati yani ehli hidayet. Konusu Ayet ve hadisler ve bazı kıssalar, dinleyenleri daha çok ibadete takvaya ameli salihe çağrıyor, onlara merhamet acıma içerikli iyiliklerini selametlerini candan isteme.. edası Mahmud efendiyi andırıyor, onun tesirinde olduğu çok açık, ileriki zamanlarda uslübünde mizah var arada cemaati güldürüyor. bazen muhatabı hicvediyor.. ancak genel itibarla uslup müspet, çekici ve dinletici akıcı.. dili: halk diline yakın, yöresel şive yok

Yeni Cübbeli Dönemi: Zekice, Gözü açık, etrafını görüyor. gündemi takip ediyor. Çevreden soru itiraz ve taarruzların farkında ve çok zaman onlara cevap veriyor. cümleler kısa ve ses kesinti var, düşünüyor kuruyor söylüyor.. soru cevaba çok kere müracaat ediyor, ders vermeye yakın..
Hedef kitlesi karışık, bazen ehli hidayet, amellerin faziletiyle onları amele teşvik eder, bazen de dinden imandan haberi olmayan, namaz kılmayan kişiler.. onları dine Allaha davet eder. Bazen de ehli sünnet muhalifi tanınmış birini hedefe koyar.. ona açıkça reddiye yapar hatalı fikirlerini isim vererek ifşa eder. Malzeme seçimi: kimsenin bilmediği kitaplardan adı fazla duyulmadık alimlerin kıssaları teşvikleri hadis diye naklettikleri, dergide yazdığı yazıların tanıtımı, o yazılar üzerinden amele teşvik. her vaazda farklı bir bilgi verme çabası dikkat çekmekte. özel gün ve gecelere uygun vaaz ve teşvikler.. uslübü genelde müspet, hayırhah, muhatabın iyiliğini isteme ve anlattığına kendisi son derece inanıyor hissiyatı hakim, bazen teessüf. mizahı kullanır, iyimser, umut verici teşvik edici.. kendini dinletir.

Abdülmetin Balkanlıoğlu hocaefendi Rh.A

Dertli, akıllı ve zeki, Ümmeti uyanışa harekete çağıran bir eda.. dvm..

4 Temmuz 2020 Cumartesi

Şalvar Giydim Tepki Aldım Ne Tavsiye Edersiniz ?

M.Emin A : Hocam çok istediğim şalvar giymek bugüne nasip oldu elhamdülillah fakat gerek arkadaş gerekse yakınlarım farklı baktılar kimisi şaşırdı kimisi dalga geçti fakat hiçbir kimseyle münakaşaya girmedim, iyi şeyler söyleyen de olmadı değil.. eşim hiçbir şekilde tepki vermedi hatta senin ağırlığın bana çöktü dedi. Benim ne yapmam lazım hocam ? Selam ve dua ile..

CEVAP: Allah mübarek eylesin. Insanlar bu zamanda maalesef dünyaya ram olmuşlar. Batıya meftun, batı tarz ve kültürüne alışmış ve aşık olmuşlar..!

Eğer şalvar cübbe batıda moda olsa artistleri şantör dansörleri şalvar giyse bak gör ki seni kınayanlar senden önce gider alır giyer..!

O yüzden aldırma Allah için sabret. Sen Allahın devrimci aydın cesur kulusun. Küfrün adi modasını devirdin. Hepsi alışacak ve niceleri mahallede açtığın bu kutlu çığırdan “Özüne dönme” yolundan seninle yürüyecek ve hepsinin sevabına inşallah ortak olacaksın.

Unutma dünyada ne kadar emek sıkıntı, ahirette o kadar ekmek sevinç zenginlik..

Kurban Bayramında Kurban Niyetine Et Alsam ?

Sual: Kurban Bayram günü kurban vazifesi niyetine kasaptan et alsam kurbanım olur mu ?

Cevab: Olmaz.

Kevser Suresinde Rabbimiz apaçık “Rabbin icin namaz kıl, ve boğazla (kurban kes)” diyor. Peygamberimiz sas de bizzat kendi elleriyle her kurban günü kurbanlıkları boğazlamış ve bu vazife fıkıh kitaplarımızda böylece “Bogazlamak gerekir” şeklinde tescil edilmiştir.

Bu itibarla Allahın emri yerine gelmesi için boğazlamak, âmi tabirle kan akıtmak gerekiyor. Başkasının ticari maksatla kestiği hayvanın etini reyondan satın almak, elbette bu Ayet ve Hadislerle amel etmek olmayacaktır.

Kurban Allahın Bizlere Ziyafeti

Evet Kurban vazifesinin infak ve ziyafet boyutu da var. Yani Allah Kurban Bayramında bayramın gereği kullarına ikramda bulunur; yaratmış olduğu dünyanın en leziz en pahalı en faydalı yemeği “et yemeği” ile ziyafet çeker.[1] Bunu zengin kulları elinden yapar..
“Kasaptan et alıp” pişirmek, konuğa komşuya vermek yedirmek evet meselenin bu yönünü karşılayabilir ancak Kurbanın özü ve gayesi bundan ibaret değil.

Nedir Kurbanın Mana ve Gayesi ?

Kurban; Beslediğin büyüttüğün, alıştığın, sevdiğin, zorlukla edindiğin bir hayvanın Allahın emriyle boğazlanması; gözlerimiz önünde Allah için can vermesi ve sahibinin buna ailecek şahit olması ve bunun insan nefsine ve ruhuna sağladığı rikkat, merhamet, letafet, Allaha itaat, teslimiyet, aidiyet, feda gibi bildiğimiz bilmediğimiz bir çok manaları hâvî ulvî mâlî muazzam bir vazifedir.

O yüzden kasaptan et almak, elbette Kurban vazifesini ifa etmek olamaz.[1] Usulü Fıkıh kitabı: Nurul Envâr alel Menâr

http://isaerdogan.com/kurban-bayraminda-kurban-niyetine-et-alsam/

3 Temmuz 2020 Cuma

Pandemi/Maske ilmihali | soru cevap

Pandemi/Maske ilmihali
isa er

Soru 1:
Hocam ağzımda maske var.. esnerken yine elimle ağzımı kapatmak zorunda mıyım yoksa maske yeterli mi ?

يا شيخ عند ما لبست الكمامة واتثائب فهل علي أن أضع يدي علي فمي أم القناع يكفي ؟ 

Soru2:
Hocam camide 2şer metre mesafe ile saf tuttuk ve ancak ön safta gördük ki iki kişi arasında 4 metre var, bir kişi girebilir yani.. oraya girmek gerekir mi yoksa arka saflarda da kılabilir mi ?

Soru 3:
Musafaha yapmak sünnet.. "Eller birbirine değdiği anda günahlar dökülür.." Pandemi sebebiyle ise şimdilerde temassız selamlaşma yapıyoruz.. bu sevabı almış oluyor muyuz?

المصافحة سنة و عند تلاقي الأيدي تزال الذنوب.. و نحن يحيي بعضنا بعضا عن بعد من أجل المرض العام.. فهل لنا الأجر الموعود ؟؟

Soru 4:
Namazda sessiz kıraatin ölçüsü kulak okuduğunu işitmek.. ağzımda maske olduğu için ne okuduğumu duyamıyorum. Kendim ve belki yanımdakiler duyacak kadar biraz daha sesli okusam olur mu ?

ومن شروط القراءة الخفية في الصلاة النهارية سماع أذنه. وحيث كان علي فمي الكمامة لا استطيع أن اسمع قراءتي . فهل لي أن أرفع صوتي في الصلوات الخفيات حتي أسمع أنا ومن حولي ؟؟

Cevap 1: maske yeter
Cevap 2 : arkada kılabilir, o yere geçmesi evladır
Cevap 3 : musafaha sevabını tam alır çünkü niyeti tam
Cevap 4 : daha sesli okuyabilir çünkü Zaruret var

isaerdogan.com

22 Haziran 2020 Pazartesi

Sayılar Adetler ve Sırlar 1,2,3,..

El-Ehadiyye: Sayıdan adetten münezzeh olarak bir ve tek Olan

Allah
O, rakamca 2'si olmayan 1 ile bir. Çifti olmatan tek ile Tek. Allah Bu konuda da bir ve tek; misli misali eşi nazîri benzeri yok.

1) El-Vâhidiyye : Bir olanlar

Rabbimiz 1
Peygamberimiz 1
Kitabımız 1
Dinimiz 1
Kabemiz, kıblemiz 1
Kelime-i Tevhit ezanda 1
Namazımız 1
Selamımız 1
Babamız 1 Adem
Anamız 1 Havva
Ramazan bayramı 1 gün
Adalette zayıf erkeğe 1 eş
Sonumuz 1 toprak
Kalbimiz 1 tane
Güneş 1
Ay 1
...

2) Esšunâiyye: iki olanlar

Allahın isimleri 2 nevi Lütuf Kahır
Allahın kemalatı 2 çeşit Cemal Celal
Islam 2 şehadet
Namaz 2 rekat
Rubai namazlar 2 şef'
Rekatta 2 secde
Ezan kamet sözleri 2'şer
Namaza davet 2 kez Ezan Kamet
Nikahta mahkemede 2 şahit
Bir erkek yerine 2 kadın şahit
Oruç zıhar Keffareti 2 ay
Insan 2 cins erkek dişi
Kainat 2 taraf yer gök
Yaşam 2 safha Dünya Ahiret
Amel 2 çeşit sevab günah
Bayram 2 tane Ramazan Kurban
Mirasta kızın hakkı erkeğin 2'de biri
Mirasta koca hakkı 2'de bir (çocuk yoksa)
Göz kulak 2'şer tane
El ayak 2'şer tane
Gün 2 dilim gece gündüz
Yazıcı melek 2 tane
Ebeveyn 2 tane anne baba
Mahlukat 2 çift
...

3) Esšülâšiyye: Üç Olanlar

Akşam namazı 3 rekat
Vitir namazı 3 rekat
Hacda Cemreler 3 tane
Insanlar Mahşerde 3 sınıf
Ruku Secde tesbihi 3'er
Yemin keffareti 3 gün oruç
Mübarek 3 aylar
Iddet süresi 3 ay
Çoğun azı 3 defa
Hacda cürüm Mekkede 3 gün oruç
Çocuklar izin almalı 3 vakitte
Insan içinde yaratıldığı 3 karanlık
Sahabe 3 derece Muhacir Ensar Sonrakiler
Ashab-i Kehf uyku süresi 3 yüz yıl
...

4) Errubâiyye: Dört olanlar

Rasul Melekler 4 melek
Büyük Kitaplar 4 kitap
Büyük Halifeler 4 kişi
Haram aylar 4 ay
Zina iddiasında 4 şahit
Îlâ keffareti 4 ay
Mirasta karı hakkı 4'te bir (çocuk yoksa)
Kocası olmuş iddeti 4 ay on gün
Hak Mezhepler 4 mezhep
Büyük tarikatlar 4 tarikat
Büyük Gavslar 4 gavs
4 namazın rekatları 4 rekat
Tekbir ezanda 4 tekbir
Abdestin farzları 4 aza
Karada yönler 4 cihet
Kurban bayramı 4 gün
Erkeğin evlilik istiabı 4 nikah
Islam Şeriatı için 4 delil
...

5) El-khumasiyye: Beş Olanlar

Islamın erkanı 5 rukün
Namaz günde 5 vakit
Ulul-Azm Peygamberler 5 kişi
Mübarek geceler 5 gece
Bedirde geldi 5 bin melek
Ganimette Allah hakkı 5'te bir
Define zekatı 5'te bir
Kuran ilimleri 5 ilim
El ve ayakta 5 parmak
...

6) Es-Südâsiyye : 6 olanlar

Imanın şartı 6 şeye inanmak
Allah kainatı 6 günde yarattı
Mirasta baba hakkı 6'da bir
Mirastan anne hakkı 6'da bir
Evvabin namazı 6 rekat
Namazın şartları 6
Namazın rükünleri 6
...

7) Es-Sübâiyye: 7 Olanlar

Kabeyi tavaf 7 şaft
Safa-Merve arası 7 sa'y
Şeytan taşlama 7 şer taş
Hacda cürüm evde 7 gün oruç
Fatiha Suresi 7 ayet
Yer Gök 7 katman
Cehennem 7 dereke 7 kapı
Ashab-ı Kehf 7 zat
Insan üzerinde 7 yol (23:17)
Infak ecri misali 7 başak
Yusuf as 7 yıl bolluk 7 yıl kıtlık
Allahın ilmini yazamaz 7 deniz
Dünyada var 7 kıta
Hasbiyallahu.. duası 7 defa
Rasulullahın var 7 evladı sas
...

8) Es-šümaniyye: 8 olanlar

Mirasta karı hakkı çocuk varsa 8'de bir
Cennetler 8 cennet 8 kapı
Hamele-i Arş Melekleri 8 Melek
Kurbanlık hayvanlar 8 çift
Teheccüt 8 rekat
...

9
Kız çocuk buluğa erim erken yaşı 9
...

10
Ramazan son 10 gece
Zilhicce ilk 10 gece
Yemin kefareti 10 fakir yedir
1 sevap en az 10 kat ecir
Cennetle mujdeli 10 sahabe
Hac cürüm cezası 10 gün oruç
Mahsulü fakir hakkı (öşür) 10'da bir
El ayak parmakları 10 ar tane
Kurban bayramı 10. Gün Zilhicce
Aşure günü 10. Gün Muharrem
Hayz en fazla 10 gün
...

11
11 yıldız Yusufa secde eder

12
Senede 12 ay
Beni israil 12 boy
Alevilikte 12 imam
Kız çocuk buluğ son yaş 12

13
Gavurların korkusu 13 rakamı
Eyyamı biiz orucu 13, 14, 15

14
Ayın 14'ü dolunay

15
Tuhur müddeti en az 15 gün
Erkek çocuk buluğ son yaş 15
Ay ortası 15

17
Gunde farz namazlar 17 rekat

18
Kişi reşit sayılma yaşı 18

19
Cehennem melekleri 19 zebani

20
Zorunlu namazlar günde 20 rekat
Sünnet namazlar günde 20 rekat
Teravih namazı 20 rekat
Öşür, kendi suluyorsa 20'de bir
20 sabırlı mümin 200 gavuru yener
El ayak toplam 20 parmak


Dvm edeck inş..

Isa erdoğan

14 Haziran 2020 Pazar

Kurancılık Akımının Çöküşü: Peygamberimiz Namazı Cebrailden Öğrendi

İki üç sayfa kadar tutan bu çalışmayı güzelce okuyup düşünen bir mümin Ehli Sünnetin üstünlüğünü ve Kurancılık akımının çürüklüğünü anlar ve Hak yol olan Ehl-i Sünnetten ayrılmaz.

Özet: Kurancı olma iddiasıyla Ehli Sünnetten ayrılan ve Hadisin Huccet değerini inkar eden tayfa (Mustafa İ.oğlu, M.Okunyan ve benzerleri) bu inkara bir bahane olarak bazı Hadislerin Kuranla çeliştiğini ! ileri sürerler. Ancak "Allah Rasulü sas namazı kimden öğrendi?" Gibi nice sorulara Kuranda cevap bulamayan bu tayfa hurafe ve masallara sarılırlar. Ancak ne ibretliktir ki bu masallar Kurana uygun mu değil mi hiç bakmazlar.

Meselenin Tafsilatı:

Soru şu: "Kuranı Kerim abdesti Maide:6'da açıklamıştır "Namaza kalktığınızda yıkayın yüzünüzü ve ellerinizi dirseklere kadar ve başınızı mesh edin ve ayaklarınızı da yıkayın topuklara kadar" Ancak Kuran abdestten de önemli olan namazı açıklamamıştır. Şöyle bir ayet yok: "Namaz için kıbleye dönün ayağa dikilin, tekbir alın fatiha ve bir sure okuyun sonra ruku ve iki secde edin.. vs" bu şekilde bir öğreti Kuranda mevcut değil.

Şu halde Dinin en önemli ibadeti, yaratılışın gayesi olan Mamaz (Zariyat:56) Kuranda tarif edilmediğine göre Peygamber ve Müminlerin hayatına namaz nereden nasıl girdi ?

İhtimaller dahilinde bu sorunun altı çeşit cevabı olacaktır, beşi yanlış biri doğru:
a) Cebrail as geldi bizzat göstererek öğretti
b) Peygamberimiz kendi ictihad veya Kurandan istinbat etti.
c) Peygamber ve ashabı birlikte düşünüp buldular veya rüyada gördüler.
d) Peygamber içinde yaşadığı toplumdan (müşriklerden) öğrendi
d) Peygamber namazı Ehli Kitaptan (yahudi hıristiyanlardan) öğrendi

Cevapları İrdeleyelim

A şıkkı Ehl-i Sünnet vel Cemaat'e aittir. Hadisi şerifleri İslam Dinin ikinci dereceden kaynağı bildiği için Ehl-i Süünet bu konuyu sorun etmez. Hadise bakar ve açıklar: "Peygamberimiz namazı Cebrailden öğrenmiştir" der. Bu kadar basit ve net. [1]

Ancak Kurancılık" adı altında Sünnet inkarcılığı yapan akım için bu kocaman bir sorundur. Ya Sünnet delilini kabul edecekler -ki bu onların sonu demek oluyor.. ya da bir takım hurafe ve masallara sarılacaklar ve bunu da "Kuranclık" olarak uyuntularına yutturmaya çalışacaklardır.

İşte onlardan bir kısım bu sorunu "Peygamber namazı müşriklerden öğrendi" diyerek çözmeye çalışmış ve yakayı ele vermiştir.

Çünkü Kuran, müşriklerin namaz kılmadığını, dua ve ibadet namına yaptıkları şeyin "ıslık çalmak ve el çırpmaktan" ibaret olduğunu Enfal Suresi 35. Ayette apaçık söyler :

(وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمۡ عِندَ ٱلۡبَیۡتِ إِلَّا مُكَاۤءࣰ وَتَصۡدِیَةࣰۚ فَذُوقُوا۟ ٱلۡعَذَابَ بِمَا كُنتُمۡ تَكۡفُرُونَ)

Kâbe huzurunda onların namazları/duaları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değildir. O halde inkârınızdan dolayı bu azabı tadın bakalım. [8:35]

Bu ayet onların iddiasını yalanlıyor: "peyganber namazı müşriklerden öğrendi" iddiasını.

Ama yine de devam ediyorlar o uyduruk iddialarına. Neden ?

Çünkü peygamber efendimiz namazı müşriklerden öğrenmedi ise nerden kimden öğrendi ? Kuran abdesti tarif ediyor ama namazı etmiyor. Bu durumda Peygamber namazı Kurandan başka bir yerden öğrenmiş olmalı. Bunu itiraf etmeleri onların sonu olacak. Bunu bildiklerinden "Peygamber namazı müşrieklerden öğrendi!" yalanına devam ediyorlar.

******************

Bu ya örf adet olacak ya da Kuran dışında bir vahiy kaynağından.

Ehli Sünnet bu soruyu "Kuran dışında bir vahiy kaynağı: Sünnet ve Hikmet" olarak açıklar.

Yani Cebrail as gelmiştir ve bizzat namazı göstererek öğretmiştir. Buna dair bir çok hadisi şerif var. Iman Ahmed Tirmizi ve Ebudavud'un rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasulü sas buyurmuştur: Cebrail Kabede bana imam oldu ve beş vakit namazı bana kıldırdı birinci gün ilk vakitlerinde kıldık ikinci gün son vakitlerinde kıldık" [1]

Kuran dışında gelen vahiyleri yani Cebrail açıklamalarını inkar eden tayfa ise bu bilgiden inhiraf ederek namaza kaynak aramış ve iki feci neticeye varmak zorunda kalmıştır. Biri "müşriklerden öğrendi!" diğeri de "yahudilerden öğrendi!" fecaatine..

Her iki sonuç ta fecaet. Çünkü Kuran ile taban tabana zıt. Müşriklerin namaz kılmadığı apaçık ortada. Kuran onların namaz dua ve ibadet namına ellerinde olan tek şeyin Kabe çevresinde ıslık çalmak ve el çarpmak yani alkış tutmak olduğunu açılmıştır. Enfal:35

Zaten eğer müşrikler namaz kılan kişiler olsalardı Muhammed Aleyhisselam'ın getirdiğini peşin peşin inkar etmez, kabul etmeleri daha kolay olurdu. Halbuki Muhammed Aleyhisselam'ın hareketlerini Dinini yadırgamışlar "babalarımızda görmediğimiz bir şeye mi bize davet ediyorsun" demişlerdir.

Ulaştıkları ikinci feci netice ise "Peygamber namazı yahudilerden öğrendi" demek olmuştur. Bu da Kur'an'a zıttır. Çünkü peygamberimizin Mekke döneminde namaz kıldığı Kur'an ile sabittir. Halbuki Mekke döneminde Peygamberimiz Yahudilerle karşılaşmamıştır ve Yahudilerin mevcut namazımızı zayi ettiğini yine Kur'an-ı Kerim ifade edilmiştir. Dolayısıyla "peygamber namazı yahudilerden öğrendi" sözleri Kur'an'a aykırı, tarihi verilere zıt bir uydurmadan ibaret.

Müminlerin ana caddesi olan Ehl-i Sünnette firar eden bidatçıların ne tür sapmalara girdiğini ve ne tür zorlama yorum ve uydurmalarla ayakta durmaya çalıştığını ibretle görmüş olduk.

------------------------------
١ - [عن عبدالله بن عباس:] أمَّنِي جبريلُ عِندَ البيتِ مرتيْنِ، فذكر أنَّهُ صلّى به الصلواتِ الخمسِ أولَ يومٍ في أولِ وقتٍ، وفي اليومِ الثاني في آخرِ وقتٍ إلا المغربَ، قال: ثم التفت إليَّ جبريلُ، فقال: يا محمدُ، هذا وقتُ الأنبياءِ من قبلِك، والوقتُ ما بين هذيْنِ

ابن رجب (٧٩٥ هـ)، فتح الباري لابن رجب ٢/١١٧ • إن صح هذا فيحمل على أن الأنبياء كانت تصلي هذه الصلوات دون أممهم • أخرجه أبو داود (٣٩٣) باختلاف يسير، والترمذي (١٤٩) باختلاف يسير، وأحمد (١/ ٣٣٣) واللفظ له.

9 Haziran 2020 Salı

Imam Rabbaniye iftira "Allah kadının organlarında göründü"

Ağaçtan taştan tecelli eden Allah, insan üzerinden de dilerse tecelli eder. Insan Allahın tecelligahı olmaya ağaçtan taştan daha layıktır. Insan eşrefi mahlukattır.

İmamı Rabbani Allah dostudur, Cihan çapında Rabbani bir âlimdir o videodakiler ise şeytanın askerleri. Eğer Allah dostlarına inanıyorsanız bunlara kulaklarınızı tıkayın.

Bir kere bunlar İmamı Rabbaniyi ve sözlerini anlayacak kapasiteleri yok. Imamı Rabbani Mektubatı farsca yazmıştır Bunlar ise Türkçe tercüme üzerinden konuşuyorlar. Cahil oldukları buradan belli. Tercüme ne oranda başarılı? aslını ne kadar doğru yansıttı, belli degil

Allah mahklukat üzerinden tecelli eder.

Kurandan Deliller

Diyanet isleri meali :
"Mûsâ, ateşin yanına gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım." Kasas:30

Elmalı Hamdi Yazır meali :
"Musa Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: "Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım." Kasas: 30

Hz Musa'ya ağaçtan odundan tecelli ettiğini Allah söylüyor.. hem de sesli olarak.

Inkar profesörü Addülaziz Bayındır'ın enikleri olan bu cahiller insandan tecelliyi inkar ediyorlarsa ağaçtan odundan tecelliyi de inkar ediyorlar demektir. Bu da Kuranı inkar etmektir.

Işin hakikati

Imam Rabbani henüz mürid iken Şeyhi BakiBillaha yazdığı arzuhalde Allahın zatı değil, 99 isimden sadece biri olan Zahir Isminin ona tecelli ettiğini anlatıyor.

Ali Kara hocanın tercümesiyle mektubatin o kısmı söyle:

tarikat yolculuğu esnasında ismi Zahir tecellisi ile şereflendim. öyle kapsamli bir tecelli ki benim için bütün eşyada zahir oldu her birinde olan başlı başına hususi tecelliler halinde özellikle kadınların örtülerinde Bilakis onların yüzlerinde hususi olarak vaki oldu o kadar ki şu tarifeye boyun Eğdim o şekilde ki bunu açıklamaya Kadir olamıyorum. bu inkıyad içinde de çaresiz kaldım. Bu mahalde Hasıl olan şu zuhurat başka hiçbir mahalde hasıl olmadı Şu örtüde Acayip özelliklerden Velet afetlerden hususi olarak gördüğüm şeyler başka hiçbir Zuhur yerinde ortaya çıkmadı tamamıyla eriyip huzurlarında su gibi aktım aynı şekilde benim için her bir yiyecek ve içecek de ve elbisede başlı başına tecelliler oldu leziz ve külfet ile hazırlanmış yemekte olan güzellik ve letafet başka yerde hasıl olmadı bu farklılık tatlı ve acı su arasında da mevcut oldu her bir tatlı şey de o şeyin Kemal'in de olan farklılıklar üzerinde başlıbaşına hasıl oldu.

Açıklama: Görüldüğü üzere burada Hz Imam öyle herkesin bildiği yaşadığı şeylerden bahsetmiyor. Allah dostlarina Allahın kendini tanıtması nispeten göstermesi hissettirmesi kabilinden milyonda bir müslümanın yaşayacağı ince latif hallerden bahsediyor. Dolayısıyla sıradan bir cahilin bu sözleri diline dolayarak Allah dostlarina inkar tavrı takınması onun uğursuzluğunu gösterir başka değil.

Bu mektubunda mürid olan imam Rabbani Allah bana varlığını ve galibiyetini bildirdi bunu bana hissettirdi demiştir. Allahı çok zikreden samimi kullara Allah nur verir o nurla bakar ve bütün eşyanı aslında Allahın sanatı olduğunu olduğunu görür. Allah zahir'dir. Ne demek zahir? Apaçık. Madem ki apaçık kafirler neden göremiyor? Işte Allah kiminin basiret gözüne görünür kimine görünmez.

"Onların görecek gözleri var mı!?" Araf:195



Allah dostlarına hırlayan bu kopek yavruları eğer bir inkarı bir sapıklığı düzeltmek istiyorlarsa kendi şeylerinin sapıklığın dillerine dolasınlar. Addulaziz bayındır telefonla soru soran birine verdiği cevapta "Allaha geleceği bilemez!" diyerek Allaha küfretmiştir. Katolik papazlarının dahi yapmadığı sövgüyü bu prof bozuntusu hem de müslüman sıfatıyla yapmıştır.

Allah dostlarına saldıran bu azgın daha dünyada iken Ehlullahın mızrağına saplanmış imandan mahrum olma cezasına çarptırılmıştır. Hafazanallah

Tasaavvuf kitaplarında gördüğünüz bu uyarı hakikaten gözle göründü. "Ehlullaha taarruz, imansız geberme sebeplerindendir" Ya hemen tövbe ederler Ehlullahtan özür diler hak helalliği diler iftiralarınıgeri çeker ıslah ederler ya da geberir giderler..

--------------------------------
Ali Kara Hocanın müdaafa videosu

Ali Kara hocayı severim sayarım. Video 11. dakikadan sonraki açıklamalar olmamış. onların ekmeğine yağ sürer. "Allah dostunda da röntgen var.. doktor kadının her yerine bakıyor Allah dostunun manevi bakışı mı seni rahatsız etti !?" gibi sözler meramı aşan sözler. videoyu yeniden düzenleyin buraları kesin. Mektubatta kadının budundan bahis yok. ama Ali hoca sanki imam rabbani kadınların buduna bakmış gibi anlatıyor.. yanlış.. İmam Rabbani bir kere kadınlara baktım demiyor. İsteği dışında gördüğü kadınların kisvesinde ve görünen cüzlerinde zahir ismi tecelli etti diyor. ve onun kadın dediği muhtemelen kendi ailesidir. "ecza" kelimesini şeriat sınırı içinde eli gözü yüzü diye tefsir etmek em doğrudur. münkir şeytanlar nasıl işi bud kısmına çekiyorsa Ali hocanın açıklaması da o yöne kayıyor yanlış

7 Haziran 2020 Pazar

Robot misali üzerinden Kulluğu sorgulayan ateiste cevap

ateistin sorusu:

Diyelim ki bir robot yapıyorum. Robota bilinç veriyorum. 
Bu robotun bana iman etmesini, benim için her gün 5 kere 10'ar dakika yürüyüşe çıkmasını, yılın 1 ayında belirli vakitler içerisinde kendisini şarj etmemesini ve yağlamamasını istiyorum.
Eğer dediklerimi yaparsa onu ödüllendireceğim, eğer yapmazsa parçalarını paslı demirlerle değiştirip sürekli balyozla dövdüreceğim. 
Sonra da ondan saklanıp, bu isteklerimi ve ödül-ceza sistemimi ona söylemeleri için, yanına başka robotlar gönderiyorum. 
Sonra robot düşünüp taşınıyor ve; "Evet, beni biri tasarlamış olmalı. Çünkü bedenim, doğada var olabilecek diğer şeyler gibi bir araya gelmiş olamaz. Ama beni hem yaratıp, hem de ne hakla cezalandırıyor ki?" diyor. Benim varlığıma inanıyor. 
Peki bu robot, beni sevmek veya bana saygı duymak zorunda mı?

----------------------------------------

1. Cevap: Allahtan korkun, saygınızı takının eğer iman ediyorsanız [Mâide suresi 112]

2. Cevap: Allah adildir zerre kadar insana zulm etmez, asla haksızlık etmez

3. Cevap: Allah alim ve hakimdir. Her işi yerli yerindedir. O abes iş yapmaz anlamsız bos işlerle uğraşmaz

4. Cevap: Allah yeri göğü oyun eğlence olsun diye yaratmadı.

Bu Nebevi cevaplar, soru soran kişini bu tür soruları sorduran marazı tedaviye yönelik.. Adını andığı (ima ettiği) Allaha karşı su-i zannını, cehaletini ıslaha yönelik.

Bu kadıyyeleri kabul ettiyse, Şimdi münkirin lafına kulak verip cevap verebiliriz





26 Mayıs 2020 Salı

Abdussamed'e Şan ustası Emre Yücelen Yorumu: Ağlıyor Sanki

Yorum dakika 03:00 te başlıyor. Tilavet Raad Suresi 8

Allah Rasulü sas: Kuranı hüzünle ağlayarak okuyunuz..

Abdussamedin kendine has o okuyuşu o makamı sanki Allahtan hususi bir ilhamla almış gibi! Çünkü onun dünya sahnesine çıktığı dönemde Mısır Kârileri (Kuran Okuyucuları) musiki namelerin etkisinde; beyati sabâ nihavent segah rast arasında gidip gelirken, o bu anaforu delmiş, müziğin tasallutundan Kuranı adeta kurtarmıştır. 

Evet onun kıraatine mûsiki masterleri not veremediler, şant hocaları değerlendirme yapamadılar. Çünkü Abdussamedin okuyuşu ne nihavent ne saba ne hicaz ne de rast değildi. Abdussamed günahkar notaların ölçülerini tanımıyor, Kurana özgü lahuti bir makamla, ilahi Kelama yakışır bir tilavet tertil ediyordu. Dinleyenlerin ayaklarını yerden kesiyor, huzuru ilâhiye yükseltiyordu.. Rh A

Bu itibarla Abdussamed Bir Kıraat İmamı, Kuran Kıraatinde bir müceddid'dir. Allah rahmet eylesin, en yüce makamları ihsan eylesin

Tarikatlar Islam Ordusunun Destek Kıtaları


Aşağıdaki sayfa "Tarikatlar tembellik meskenet yuvaları !" diye iftira eden ehluAllah düşmanlarına karşı çok önemli bir vesika. Söyle yazıyor:

Kübreviyye tarikatı Şeyhi Necmeddini Kübra Hazretleri memleketine yönelen büyük belaya karşı sebat ediyor, birçok insanlar üzerlerine gelen moğol tatar istilasından korkup yurtlarından kaçarken o tarikat şeyhi müritleriyle birlikte Cengiz ve Hülagü kafirlerine karşı duruyor ve Şehit oluncaya kadar aslanlar gibi savaşıyorlar..

Görüldüğü üzere tarikat tekke dergahlar gerektiği zaman kışla askeriye ve ordudur o yüzden her asırda kafirlerin korkusudur

Allah'ın Laneti meleklerin Laneti nice islâm beldelerini yakıp yıkan moğol kafiri cengiz ve hülagu ve diğer zalimlerin üzerine olsun


19 Mayıs 2020 Salı

Kadir Gecesi ve Kuran-ı Kerim

Kadir Gecesi ve Kuranın Hakimiyeti

Bu Geceye kadir kıymet veren Kuran'dır. Kuranın bu gecede inzal edilmiş olmasıdır.

Çünkü Kuran en kıymetlidir, kıymet verir.

Kuran bir Geceye indi o geceyi Kadir Gecesi yaptı, 1000 aydan hayırlı kıldı.

Kuran bir Aya indi o ayı Ramazan kıldı, onbir ayın sultanı kıldı.

Kuran Muhammed aleyhisselama indi, Onu ikiyüz yirmi dört bin Enbiyaya server kıldı, Allahın Habibi kıldı.

Kuran Ümmeti Muhammede ihsan edildi, ümmetler içinde en hayırlı ümmet kıldı.

Kuran Hafızın kalbine girdi, onu müminlerin sertacı kıldı.

Şu halde bizler de bu Kuranı kalplerimize evlerimize indirelim ki kıymetli olalım

Önce o Kurana şeksiz şüphesiz iman etmeliyiz. "Size öyle bir Kitab indirdik ki zikriniz, övüncünüz şerefiniz Ondadır" buyuran Kurana inanmalı ve şerefi diplomada parada avrupada değil Kuranda aramalı

Kuran hükümleri olan Şeriatın tesisini can-ı gönülden arzulamalı. Kuran eğitim müessesi olan, Kuran alimleri yetiştiren Medreseye sahip çıkmalı. Çocuklarımızı Kurana medreseye vermeli

Kuran bir dünya görüşüdür. Dünya görüşümüz Kuranın dünyaya hakim kılınması olmalı. Hedefimiz gayemiz ülkümüz idealimiz "Allahın adını, kelimesini yüceltmek, Kuranı yeryüzüne hakim kılmak" olursa ancak Kuranın tarafında olmuş oluruz.

Hakiki müslümanın siyasi iktisadi ictimai görüşü ancak Kuran merkezli olabilir. Kuran merkezli bir dünya görüşü olmayanlar Kuranı terk etmişlerdir. Allahın ipni ellerinden bırakmış başka iplerin izlerin peşine takılmışlardır.

Bugün Kuran Türkiyede gariptir. Terk edilmiştir

Kuran millet meclisinden dışlanmış, kanunlar yapılırken Kurana bakılmıyor.

Kuran mahkemelerden dışlanmış, Allahın kulları yargılanırken Allahın hüküm ve kararlarına bakılmıyor..

Kuran devlet dairelerinden dışlanmış. Memurlar Kuranı tatbik etmiyor, Kuran esasları yürütülmüyor..

Kuran üniversitelerden dışlanmış. Bilim üretenler ilmin kaynağı Kurana itibar etmiyor..

Kuran çarşı pazardan dışlanmış. Ticaret ve ekonomide Kuranın buyruklarına bakılmıyor..

Kuran toplum hayatından dışlanmış. Oyunlar filimler eğlenceler.. Kurana danışılmıyor.

Kuran ordudan askeriyeden dışlanmış, dost düşman tespitinde, strateji oluşumunda Kurana müracaat edilmiyor.

O yüzden Allahın nusreti bizden ırakta, o yüzden Allah Rasulü bizden şikayetçi: "Ya Rabbi benim kavmim bu Kuranı terk-i mahcur ettiler."

Kuran Allahın kalesidir. Giren kurutulur.

Isa Erdoğan, 2018

Hafız M Yahya Yıldızhan ve Yıkılan Bir Put Daha

Muhammed Yahya Yıldızhan

15 yaşında hafız ve Qâri.. Arab şivesi, Mısır ağzı okuyuşu ile TRT Kuranı güzel okuma yarışmasında bu haftanın birincisi oldu..

 Muhammed yahya için kelimeler kifayetsiz.. Ancak ben jüriyi burada kutlamak istiyorum ve yolunu yapan önünü açan Abdüsselam Kuran Kursu hocalarını.

Çünkü Türkiyede bir totemin daha yıkıldığını görüyorum: Tebrikim o yüzden: Tilavette unsuri taassub totemi..!

Yani okuyuşta türkçülük!
Arabi Lahn'dan kasıtlı kaçınma..

Halbuki Arabi Lahn yani şive ağız, Kuranın ilk nazil olduğu ve okunduğu ağız. Taklit edilmesi, örnek alınması gereken.. Osman Eğin hocanın Ubeyy b. Kaab vurgusu, bence bu ağıza dönüş için bilinçli bir vurguydu. "Kuranı bu dört kişiden alın" demişti Allah Rasulü

O yüzden hem Hafizı, bu yoldan gittiği için,
hem Hocalarını, önünü kesmeyip tercihine saygı duydukları için,
hem de jüriyi "istanbul ağzı" edebiyatı yapmayıp notunu kırmadıkları için, türkçülük hatasında ısrar etmedikleri için takdir ve Dua ediyorum.

Bence önemli bir gelişme.

Daha bir kaç sene öncesine kadar Diyanet, Hafız Ishak Danış'ın kıraatini onaylamıyor Türk Ağzı ile okumadığı gerekçesiyle önünü tıkıyordu.

Diyanete musallat olmuş o Türkçülük merkezli siyasi yapı etkisini kaybettikçe, ufkumuz mefkuremiz ümmete ulaştığı ölçüde Kuran okuyuşumuz da Islamî dünya normlarına yaklaşmaktır.

Buna katkısı emeği tesiri olan herkesin Allah amellerini meşkûr, hidayetlerini muzdad günahlarını mağfur eylesin.

isa erdoğan

Orucun Imsak ve Iftar Vakitleri Hakkında Hususi Değerlendirme

Orucun Farzı Üçtür

1) Başlangıç ve bitiş vaktini bilmek
2) Niyet etmek
3) Yemek içmek, c.münsabetten kesilmek

1) Başlangıç vakti: Tan yerinin ağarmasıdır yani fecri sadık yani takvimde imsak vakti. Tan yeri ağarmaya başlamakla gece bitmiş gündüz başlamış olur. Oruç da başlar

Buyuklerimden duydum Eskiler köylerde sahur vakti horozlar ötene kadar yerler, horozlar ötmeye başladığı an yemekten el çekerlermiş.

Bizim mahallede fatih çarşambada bir horoz vardı cins Denizli horozu. Hakkaten gece saat 02:00 de öter teheccüde, sahura kaldırırdı. Bir de saat 04 te öter imsak vaktini bildirirdi. Biz talebeler medresede o horozun ötmeye başlamasıyla vaktin çıktığını anlardık. Saate bakınca tam imsak vakti olduğunu görür hayret ederdik.

Bu horoz tecrübesi Diyanet Takviminin isabetli olduğunu ayrıca göstermesi bakımından önemli

Bitiş vakti: "Sonra orucunuzu geceye tamamlayın.." Bakara 187
Gun iki parçadır gündüz gece. Gündüzün sona erdiği vakit gecenin başladığı vakittir. Yani güneşin bütünüyle battığı vakittir. Takvimde akşam namazı vakti. Madem gündüz sona erdi oruç ta sona ermiştir. Fazladan aç durmak orucu uzatmaz ve ekstra sevap getirmez.

Takvimdeki akşam saatinin isabetli olup olmadığını gözlemlemek için bir akşam Garipçe Köyde güneşin batışını denizden izledim. Güneş bütünüyle battı ve ancak takvime göre 10 dakika daha vardı. Yani takvimle hareket eden ibadetini garantiye almış olur.

2) Niyet kalben o işi bilip kastetmek. Dille söylemek şart değil. Ramazan orucuna geceden niyet edilir sonradan öğrenen öğleye kadar niyet edebilir.

Niyet etmek bütün ibadetlerde şart olduğu gibi oruçta da şarttır. Aç susuz durmayı perhiz recim öylesine aç durmaktan ayırt eden şey bu niyettir. Mümin Allah için aç susuz kalarak akşama kadar Allahı zikretmiş olur. Açlığın nefse verdiği eziklik sayesinde Allah nezdinde bir kıymet bir fazilet elde eder

3) Yemek içmekten ve cinsi münasebetten kesilmek orucun ruknudür. Oruç bu açlıkla oruç olur. Unutarak yemek ise Allahın ikramıdır hatayla yemek içmek böyle değil o orucu bozar. Bu kişi ramazana hürmeten yine akşama değin elini yemekten çekmelidir.

Oruçlu kişi Vücuda gıda kuvvet keyf veren ve yenmesi içmesi adet olan şeyi kasten yer içrse 2 ay (60 gün) keffaret cezası gerektirir. Oruca hiç niyet etmemiş olmanın cürmü daha büyüktür. Bu Allahı hiç saymadığı için Allah da bunu rahmetiyle saymayacak dünyada tutmadığı orucu mahşerde belki cehennemde yıllarca iftarsız sahursuz mükafatsız tutacak. Tövbe ederse ne alâ.

isa erdoğan 2018

Not: Bugünlerde istanbulda çok yüksek bir bina üzerinde gözlem ve kıyaslama yapmak istiyorum. Imkan bulursam sonuçları paylaşacağım. i.er 19.05.2020

Tenkit ve Reddiye: EHL-I SUNNETE GORE TEKFIR PROBLEMATIGI" Kitabına karşı

İlahiyatçı akademisyen Doç. Dr. Hilmi Karaaç bir makale (tez) yazmış 24 sayfa. Adı "EHL-I SUNNETE GORE TEKFIR PROBLEMATIGI" 

Kitabı okuduğunuzda Ehli Sünnet Camiasını diğer msülümanları haksız yere dışlayan, ilim ve insafan uzak, taassup ve inatla hareket eden bir "tekfirci" fırka gibi görürsünüz ! 

Bu betimleme ve tasvir apaçık Ehli Sünnete yapılmış bir haksızlık ve iftiraydı. ve elbette bir cevap verilmesi gerekiyordu

E-Mail yoluyla gönderdiğimiz cevabımız aşağıdaki gibidir:  

1) Hilmi Bey makalenizi okudum. Öncelikle aklıma şu soru geldi : Siz hangi mezheptensiniz ? Siz Ehli Sünnet değil misiniz ?

2) Ayrıca çalışmanız eksik, tamamlanmamış. Tekfir alanlarını sayarken "Sahabe hakkındaki tutumlara" ve Şiaya hiç değinmemişiniz

3) Bugün tekfiri en yoğun kullanan iki akımdan biri; kendini Ehli Sünnet sayan Vahhabiye (selefiyye) ; Bunlara göre tekfir sebepleri "oy vermek, laik ülkede memur olmak, imam olmak, öğretmen olmak, MV olmak.." gibi güncel şeyler. Ilginçtir ki tekfir tartışmaları bugünün dünyasında bu minvalde olurken bunlardan hiç bahsetmeyip tarihte kalmış tartışmaları kitaba konu etmeniz akıllarda şüphe bıraktı : Tekfircilerin kralı denebilecek Vahhabiye firkasını neden gizlediniz ? Yoksa bunlardan mısınız ?

Tekfircilerin âlası ikinci fırka ise Şia. Oniki imama iman etmediğiniz için "Ehli Sünnet camiayı toptan kafir!" addeden Şiadan da hiç bahsetmemişiniz, neden ? Tamam makalenin konusu "ehli sünnette tekfir" ancak konu dışına çıktığınız yerlerde bir cümle olarak değinseydiniz iddia ettiğiniz "objektif olma tavrınızda" samimi olduğunuz anlaşılırdı.

4) Bazı dindar akademisyenlerin objektivite adına 'mezhep üstü' kalma tavırları son derece itici ve haksız bir tutumdur. Mezhep üstü olamazsınız. Hakem bir melek veya haşa ilah edasıyla hareket edemezsiniz. Bu da başka bir mezheptir adını bulmak zor değil.

5) Ehli Sünnet tekfir konusunda en hassas ve en dikkatli olandır. Biz itikadi bir sapma tespit ettiğimizde "bu küfürdür" deriz ve ancak o kişiye "kafir" demeyiz. Bu iki ifadenin anlamı bizde farklıdır. Bu inceliği fark etmekten uzak olmanız konuya iyi çalışmadığınızı gösterir.

6) Ehli Sünnet alimlerini tekfire sevk eden duyguları sayarken "hasmı susturma, psikolojik baskı yapma, ona galip gelme çabası" gibi değerlendirmeleriniz zanni ve indidir. Niyet okumaktan ve belki su-i zandan ibarettir ki niyet okuma, ilmi çalışmaları indi mulahazalara dönüştürür. 

Zannınızın aksine: Ehli sünnet alimleri hasmı tekfir ederken Mekasıdı Şeriadan olan "Dini muhafazayı" amaçlar.

7) Esasında tekfir Kuran ve Hadisin zahirinde apaçık bir husustur. Kuran (katil, asi, müfteri gibi) nice amel sahiplerini doğrudan küfre nispet eder de Ehli Sünnet bu Ayet ve Hadisleri tevil ederek tekfirin alanını daraltır, yani tekfirden son derece kaçınır.

Sonuç: Beşinci ve yedinci maddede belirttiğimiz gibi Ehli Sünnet tekfirden en uzak durmaya çalışan en hassas ve en dikkatli islam ümmetidir. Durum böyle iken makalenizde bu hususa temas etmeyip Ehli Sünneti tekfirci bir fırka gibi göstermeye çalışmanız makaleyi iyi niyetle kaleme aldığınız sanısına gölge düşürmektedir.

İsa Erdoğan, araştırmacı yazar