16 Ağustos 2020 Pazar

Iletişimi Koparan Amiller Istiskal istinkaf istikbal

Bugün müminler arasında olması gereken bazı iletişim yolları neden kapalı onu konuşacağız.

Şu hoşuma gitti Salih hocaefendi İsmailağaya imam oldu. Uzaktan tanırım. Bir birlikteliğimiz hasbihalimiz olmadı hiç. Sadece ben Edirnede vazifede iken Edirneyi gezmeye gelmiş çarşıda görüştük ayak üstü biraz konuştuk tanıştık. Davet ettim mazeret beyan etti ayrıldık..

Aradan belki on yıl geçti. Ismailağa camiine imam oldu. Üzerinden iki yıl daha geçti bana bir telefon geldi. Isa erdoğan hoca mi ? Evet. Salih hocam sizinle görüşmek istiyor. Hay hay.. Vardım İsmailağaya Simamı bile unutmuş kendimi tanıttım haa sen miydin dedi sarıldık sana yemek ikram edeyim dedi yemekhaneye indik yemek eşliğinde sohbet ettik. Orada bana o soruyu sordu "Ben Edirneye geldiğimde senjnle orada görüştük tanıştık neden hiç yanıma ziyarete gelmedin?" O an şöyle demiş oldum "hocam bunca meşgaleniz arasında rahatsız etmek istemedim" ve bana o müthiş sözü söyledi. Bu yazıyı yazmamı sağlayan söz. Müminler arasında iletişim neden koptu sorusunun cevabını bulduracak söz:

"Demekki biz sana ziyarete gelsek rahatsız olacaktın öyle mi!?" 

Diyecek hiç bir şeyim yok. Sadece estağfirullah diyebildim.

Müminler kardeştir ihvandır bir birini sever. Iletişim içinde olmak isterler. Iletişimi kesen bağları koparan şey çoğu zaman bu yük olma endişesi.

O yüzden hafif tutmalı. Ziyaretçiler de ağır beklenti içinde olmamalı. Bu yüzden belki bizzat sevdikleri şeyi basitçe söylemeli bir çorba lütfen gibi..

Bunu da yaşadım. Emr-i bil maruf ekibi Edirneye çalışmaya geliyor Mehmet Turan hoca beni aradı "hocam bir çorba lütfen sadece çorba" diyerek işi hafifletti ki gittikleri yerde istenmeyen misafir durumuna düşmesinler. Düşündüm ve hoşuma gitti. Güzel buldum.

O yüzden bazen taklit ederim. Örneğin bir makarna ve maden suyu" diyerek ev sahibinin beni neyle mutlu edeceğini belirtirim. Ta ki ağır zahmet altına girmesin.

Efendi Hazretleri de beraber yola gittiği arkadaşlarına sevdiği yemeği söylermiş ve böylece onların şeyh efendiyi nasıl memnun ederiz düşünce ve zahmetinden kurtarırmış. Bilal yap bir muhlama da yiyelim dermiş

Allah Rasulü de neyi sevdiğini hep beyan etmiş. Misafir olduğu bir evde koyun ikram edilmiş ev sahibini "bizim koyun sevdiğimizi nasıl bildin" diyerek onurlandırmış. Bir yerde kabak ikram edilmiş kabağı çok seven adamın yiyişiyle yemiş ev sahibi mutlu olmuş. Hz Enes bu iştahı görünce kabak yemeğini sevmeye başlamış. Bir yerde sirke ve kuru ekmek ikram edilmiş. Sirkeye ekmeği bandırıp ağzına götürmüş ve "sirke ne güzel katık" buyurarak ev sahibinin gönlünü hoş etmiş. Bir fakir kadın Rasulullahı paça çorbası içmeye çağırmış Allah Rasulü seve seve gitmiş. Hiç bir yiyecek için şunu sevmiyorum dememiş. Sallallahu Aleyhi ve sellem

Allah Rasulünün bu kadirşinas müteşekkir vefakar güzel ahlakı sayesinde zengini de fakiri onu evine davet edebilmiş ona ikram etmeye layık bir şeyim yok denemişler. Hz Enesin annesi hariç. O da biricik Ensesini ikram etmiş Rasulullahın hizmetine oğlunu vakfetmiş..

Bazen de çağrılmadan gitmiş. Camide üç gün göremediği sahabesini bu hasta olmuştur diyerek evine ziyarete gitmiş. Sas.

Demekki iletişimi koparan en önemli şey memnun edememe korkusu. Ev sahibi bu korkuyla kimseyi almak istemiyor. Aldıysa mutfağa giriyor aksama kadar çıkmıyor.

Iletişimi koparan diğer şey: zahmet verme korkusu. Artık sofralar çok çeşitli zengin döşendiği için misafir olmaktan ictinab ediyor.

Kısa vadede çözüm çat kapı gitmek.. belki yarım saat önceden telefonla müsade istemek. Hazırlık yapmaya fırsat vermemek ve önüne gelen olursa iştahla yemek en azından ağızla yemeğe iltifat sahibine teşekkür etmek..

Efendi Hazretleri Ismailagaya hatmi Hocaya gelmeyen gelemeyen zengin kesime gitmesi için Abdulhaka görev verdi. Bunların evlerine sırayla gidip hatmi Hacegan yaptıracak.. Efendi Hazretleri kesin tembih etmiş sadece zikrullah olacak ikram olmayacak.. Abdülhak bir gün arzu hal etmiş "efendim arkadaşlar rica ediyor bari bir maden suyu ikramı olsa diyorlar ? Efendi Hazretleri hayır o da olmayacak buyurmuş. 

Çok zaman bunu düşündüm heralde sebebi toplanma niyet ve gayesi zedelenesin ihlasa halel gelmesin içindir dedim. Şimdi kalbime ihtar edildi ki bu da o zahmeti def içindi. Ev sahibesi gelen bunca misafiri için hazırlık yapmak durumunda kalacak ve bu toplantılar bir noktadan sonra ıstenmeyen şey olacak..

Yazının ilk Versiyonu :

Eletişimde Karşı Etkileşim Beklentisi Tevehhümü Sorunsalı

Müminler arası iletişim etkileşim Allahın emridir, iptal edilemez. Sıla-i rahim, akrabayı gözetmek. Hastayı iade; ziyaret ilgi bakım.. Davete icabet, düğün cenazeye iştirak. Aç komşuya yemek ikramı. Gelmeyene gitmek. Kesene selam vermek. Aksırana dua etmek. Fakire zekat fitre vermek. El açana sadaka vermek. Iyilik edene karşılık vermek yoksa dua etmek. Hediye verene hediye vermek. Nasihat isteyene öğüt akıl vermek. Hocaysa emri bil maruf vaaz etmek. Âlimse talebe yetiştirmek..

Bütün bunlar Islam Dininde müminler arasında olan iletişim etkileşim, dayanışma yardımlaşma örnekleri.

:Son zamanda müminler arasında bunlardan bazıları iyice zayıfladı. Sebebi de o kişinin cimriliği ben merkezli oluşu filan değil. Bilakis karşı tarafa yük olmama, bir ağırlık vermek istememe düşüncesi. 

Mesela komşuya gideceksin. Bir çay içip hasbihal edeceksin. Düşünmeye başlarsın "böyle çat kapı gidilmez, bir gün önceden haber vermeli" haberi verirsin tamam buyurun derler. Derler ama başlar düşünmeye bir gün önceden haber verdiler kuru bir çay vermek olmaz.. baslar iş yapmaya. Bir gidersin envai çeşit hazırlık. Evin kadını akşama kadar mutfakta çalımış.. hepi topu bir çay sohbeti için..

Ve düşünürsün bir dahakine: habersiz gitmek olmaz. Haberli gitmek..? çok zahmet oluyor, olmaz. Ve çay sohbeti ziyaretleri bitti.

Şimdi sosyal medya var, arkadaşın bir resim atmış bir yazı paylaşmış. Beğendin altına iki satır yazacaksın yazamıyorsun. Sanki sen yazınca..

Onun da sana tekrar yazmasını gerekiyordur. Çünkü yerleşen bu. Biri bir yorum bir tebrik yazar ve bekler geri dönmüş mü !? Bak diğer yorumcuya dönmüş bana dönmemiş!" ve bir daha da ona yazmayı kesersin. ..ve iletişim koptu.

Çözüm re-etkileşim beklentisini sıfırlamak. Arkadaşın bir resim atmışsa bu iletişimdir. Sen de onu tebrik ettinse etkileşim oldu. Tamam burada biter. Bunun devamını beklemek yük olmaktır. Mektup geldi mektup gitti.. bitti

Onun için bazen insanlar etkileşimi kesiyor. Bir tebrikte bulunacak, sanki bununla iade-i tebrik bekliyor.. karşı tarafı bu zahmete sokmamak için en bastan tebriği yapmaz.


Çaresi: Tevehhüm ve zannı terk etmek. Allah için duasını tebriğini yapıp arkasına bakmadan yoluna gitmek. Tebrik alan kişi de bunu bilip her tebrik edene tekrar teşekkür etmek zorunda kendini hissetmemek

14 Ağustos 2020 Cuma

Mahalle Baskısı ve Çaycı Yılmaz

 Yılmaz abi.. 

Haci Salih Efendi Cami bahçemizin çaycısı. Dün sabah birlikte çay içtik. Bir koşu gitti poğaça simit aldı geldi. Yakinda ercin börek isimli börekçi var oradan aldı sandım, sormadım. Çünkü ben oradan alışveriş yapmıyorum. Ramazanda kaldırıma masa koyuyor millete oruç yediriyor.. herkesin gözü önünde.. Uyardık kaale almıyor.. Yılmaz abi açtı konuyu ben açmadım "nerden alıyorum ben simiti poğaçayı biliyor musun arka sokakta bir yer var oradan. Bu ercin börek ramazanda açıyor millete oruç yediriyor hayatta gitmem oraya!" Dedi hayret ettim. Caminin çaycısında bile bu şuur bu dert.. Allah tüm müminlere nasip etsin. 

Boykot cok önemli. Haramı, haramzadeleri boykotu terk ettiğimiz için bu haldeyiz. Olumlu "Mahalle baskısı" toplumu çizgide tutmanın en etkili en iyi çaresi.. On müşteri Yılmaz abi gibi yapsa ve bunu haramzadeye yansıtsa o haram ortadan kalkar toplum ıslah olur.

Bitmedi. Yılmaz abi yine anlatıyor "Geçenlerde evde abdestimi aldım biraz da geç kaldım cuma namazına geliyorum ezan okundu okunacak şu dibimdeki berber yanından geçerken 5 çay istedi. Cuma saati getiremem dedim. Namaz mı önemli ekmek parası mı ! Dedi. Allahın emri herşeyden önemli dedim. Bak bi da senden çay almam dedi istediğin yerden al dedim ve günde 15 yirmi kadar çay alan müşteriyi sildim. Ha ihtiyacım var mi var. Ancak böyle adamların parası lazım değil benim rızkımı Allah veriyor..

Bakın burada da mahalle baskısı küfür ve isyanı teşvik Allaha itaati baltalamak yönünde.. Ey müslüman sen de mücadeleye katıl gel bir bardak çayını iç.. Allah için bu kadarını yap.

Yılmaz abi sabah erkenden çay ocağını açar ben işrak camisinden çıkmadan gelmiş olur. Lakin sabah cemaatinde hiç görmem. Bu sabah takılayım arada sabah namazı camiye gelmesini tembih edeyim dedim. Yılmaz abi maşallah erkencisin dedim. Hocam ben sabah namazından sonra daha yatmam dedi. Ama camide göremiyorum sabah seni dedim. Ben namazı üretmen camisinde kılarım orada arkadaşlar var iki laflarız bir çay iceriz sonra buraya gelirim dedi. Aklıma Mahmud Efendi hocamızın Abdulhak'a söylediği söz geldi. "Sen yinede namaza buraya gel sen bu caminin adamısın" dedim. 

Mahmud Efendi Hz ismailağa camiinde görevli olan Abdulhak'a bir gün sorar "sabah aksam yatsı namazlarda neredesin seni göremiyorum" o da cevap verir "efendim evimin yanı başındaki camide kılıyorum o vakitleri" Efendi Hazretleri "Hayır tüm namazları burada kılacaksın sen bu caminin memurusun" der. 

Böyle güzel insanların mekibelerini konuşmak işitmek çok faydalıdır. Diğer insanlara örnek olur. Bazı insanlar Enbiya ve Evliyayı gözünde büyütur örnek alınamaz görür.. Ancak kendi gibi birinin başarısını örnekleyebilir. Tarikatta bu durum "Bazen kıdemli salik mubtediye Mürşidi kâmilen daha çok fayda eder" sözüyle açıklanır

Yılmaz abide alınacak örnek davranışlar: Sabah namazı camide olması. Namaz akabinde yatmayıp dükkanı erkenden açması. Cömert ve ikramsever olması. Allaha asi olanlara karşı tavır alması. Dinini inancını üç kuruşa satmaması. Hocaları sevmesi din adamlarına hürmet tazim etmesi ve böylece hocaların kalbinde yer alması 

Isa erdoğan 12.08.2020

4 Ağustos 2020 Salı

Bir Saatte Alınan Sahte Icazet !

I C A Z E T ?!

Bu bir saatte verilen veya on yirmi dakikada verilen kağıtlara icazetname dememeli. bunlara sertifika gibi başka bir isim vermelidir. Çünkü buradaki icazetin turkiyede karşılığı Efendi Hazretlerinin medrese yolunda almamızı emrettiği, *"diploma ile iftihar etmeyin icazetname almakla iftihar edin"* dediği icazetname değil.

Bizim medresede 5 ila 10 yıl tedrisat sonucu verilen icazetnamenin Arapça karşılığı ise şehadetname

Türkiye'de şu anda tam bir kavram kargaşası yaşanıyor. Bir günde 10 dakikada verilen bu kağıtlara "icazetname" dersek kendi ayağımıza sıkmış oluruz. kendi kuyumuzu kazmış, kendi medresemizi yıkmış oluruz.

 2012 yılında Devlet Medreselerden icazetname almış olan mollalara itibar etmiş icazetnamesi olanların devletten görev alması imkânını tanımıştı.

5 dakikada icazetname(!) verme bidatını Eğer başlatır ve bu tehlikeyi şimdiden bertaraf etmez isek ileride senin icazetname ne kimse itibar etmez.

1 Ağustos 2020 Cumartesi

Isim ve Lugat Üzerinden Milli Şeref Kavgası 2

Yazının baş kısmı


Milli Beka Mücadelesi Isimler Cephesi ve Ayasofya 2

"Kafir toplumlarla kendi lugatkarıyla konuşmak onlara tazim etmektir" Imam Rabbani k.s

Bakın bundan 20 küsür yıl önce Recep Tayyip Erdoğan üniversitelilerin bulunduğu bir programa katılır. Gelinlik yaşı geçmiş bir kız mikrofonu alır Tayyibe sorar "Eğer başbakan siz olursanız diğer ülke başkanlarıyla hangi dilde konuşmayı düşünüyorsunuz?" Yani Tayyibin ingilizce bilmediğini ima ederek onu mahcup etmeyi planlıyor.. Salon sessizliğe büründü merakla cevap bekleniyor.. Tayyip mikrofona ağzını uzattı, hiç büzülmeden, sesini kısmadan gür ve tok sesle "Türkçe konuşmayı düşünüyorum" dedi..

Salonda bir alkış koptu ama salon yıkılacak.. Işte Müminin izzet vakar ve heybeti.. Allah da bu adamı ve milletini yükseltti.  Tamamına nail eyleye..

Nusretullah hoca sağlık memuru iken emekli olur, ismailağaya gelir medrese tahsili alır. Bir gece rüya görür rüyasında Efendi Hazretleri ona "Seni kırklara ilhak edeceğim" der ve uzun bir yola girerler.. Uyanınca doğruca gider rüyasını Şeyh Efendiye anlatır. Efendi Hazretleri sükut eder cevap vermez. Aradan aylar belki yıllar geçer. Birgün Efendi Hz Nusretullah hocayı çağırır "Hani bir rüya görmüş bana anlatmıştın ya.. şimdi onun gereği tahakkuk edecek. Hazırlan Almanyaya vazifeye gidiyorsun" buyurur ve onu vekil olarak almanyaya gönderir. Bir takım nasihatler eder ve özellikle tenbih eder: "Asla onların lugatini konuşmayacaksın." Nusretullah hoca tembihlere riayet eder, büyük hizmetlere muvaffak olur.

Müslümanın kendi lugatini kendi kelimelerini muhafaza etmesi bir izzet ve vakar meselesidir.

Izzet ve şeref Allahındır, müminlerindir. Ancak gavurlar bile bazen şeref taslayarak kendi dillerini konuşmaya inat ederler. Duyarız ki Türkiye top oyunu takımları, dışarıdan oyuncular antrenörler alırlarmış. Ve bu herifler yıllarca turkiyede durur türklerle oturup kalkar ama bir kelime türkçe konuşmayı öğrenmeden def olur giderlermiş.. Yani elin gavuru senun lugatine tenezzül dahi etmiyor..!

Bakın fransız kafiri yıllarca ingilizceye karşı direndi, okullara ingilizce dersi koymadı. Gezip görenler anlatıyor "bir müzeye giriyoruz fransızca yazılar var ıngilizce yok." Neden yok ? Fransız kafiri bunu kendince bir milli gurur meselesi yaptığı için..

Bir mümin, dili duruşu görünüşü ile Allahın ona verdiği izzet ve şerefi korumazsa, şu gavurun hamiyyeti kadar hamiyyet-i diniyye, gayret-i milliye sahibi olmazsa yarın Allaha bakacak yüze de sahip değildir.

O yüzden Ayasofya Camiine bizler Islamî, millî yeni bir isim takabiliriz. Devlet yapmazsa biz millet olarak yapalım. Benim acizane tavsiyem: Feth-i Islam Mescidi veya Islambul Mescidi

m. isa erdoğan | 1 ağustos 2020 gop