Farza Mani Olan Sünnet değil, Sünnetsizliktir.
Bismillah el Hamdülillah vessalatü vesselamü ala Rasulillah.
“Amelce hanginiz daha iyisiniz (en güzel ameli hanginiz icra
edeceksiniz) sınamak için ölümü ve hayatı yaratan Odur” Mülk Suresi
“Allah nezdinde en kıymetli olanınız takvaca en üstün olan,
Allahtan en çok sakınanınızdır.”
Bu ve benzeri Ayetler Müslümanları hayırlı bir rekabete sevk
etmiş. En kıymetli kul olma ve en üstün hizmeti yapma gayreti baş göstermiştir.
Neticede her kesim İslami hizmetin bir parçasına sarılmış ve herkes kendi
hizmetini, kendi yolunu Allah nezdinde en kıymetli bilmiştir. Ancak her davaya
şahit lazım olduğu gibi “benim yolum en üstün” iddiasına da Kuran ve Hadisten
deliller lazımdır.
Peki biz -Mahmud efendi hazretleri ve talebeleri- ne diyoruz
?
En büyük yol Sünnet-i Rasulullah'a
ittiba yoludur, zahiren ve batınen O Allah Rasulüne uymak en büyük iştir”
diyoruz. Öyle ise biz de davamızı ispat etmek durumundayız. Bu yazının gayesi
de budur. Hem davayı ispat edeceğiz, hem de aykırı görüşlere inşallah cevaplar
vereceğiz.
· "Deki: Eğer Allahı
seviyorsanız bana uyun ki O da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." Maide
suresi
· "O Rasul size ne verir
(emreder)se alın, neden sakındırırsa ondan kaçın."
· "Ümmetim fesada düştüğü anda kim
benim Sünnetime sarılırsa ona yüz şehit sevabı var." Rasulullah sallallahu
aleyhi ve selem.
·
“Amelini Rasulullahın
amelinden almak, hatta Rasulullaha zerre kadar tabi olmak bütün dünyevi
lezzetlerden ve uhrevi nimetlerden mertebe mertebe daha üstündür. Öyle ki
Rasulullaha ittiba kastıyla mesela öğle vakti yarım saatlik uyku, Rasulullahın
sünnetinden alınmamış tarzda binler geceyi ihyadan üstündür” İmamı Rabbani
Doğrusu Rasulullaha uymanın en kıymetli tercih olduğunu
anlatmak için çok söze gerek yok. Müslümanların
ekseriyeti bunu böyle bilir böyle kabul ederler. Ancak “Raslullaha uymak”
mefhumunu Sünnete sarılmak, Sünnete tabi olmak şeklinde, içinde ‘sünnet’ geçen
bir tabirle dile getirince birileri çıkıp biz de ‘farza’ sarıldık Farz yolundan
gidiyoruz, Farz Sünnetten üstün ve önceliklidir diyebiliyor. Ve aslında olmayan
bir şeyi; Sünnet-Farz çekişmesini ortaya koyabiliyor.
Hâlbuki Sünnet Farza mani değil, aralarındaki ilişki onu
kapsamak ve bütünlemek olduğunu önceki yazımızda açık misallerle izah ettik. Hatırlamak
için son bir misal verirsek; Abdestte uzuvları birer defa yıkamak farz, üçer
defa yıkamak ise sünnettir. Sünneti uygulayıp üçer defa yıkayan kişi aslında
farzı garanti ediyor bu sayede farz olan bir defa yıkamayı kesin sağlamış oluyor. Aynı şekilde
farz namazların önünde ve arkasında kılınan 20 rekatlık sünnetler Ahirette
muhtemel eksik ve kusurlu çıkacak farzların açığını kapatacaktır. Bu durumda
Sünnet Farza destektir onu bütünleyicidir. Bir şeyin bütünleyicisi nasıl ona
zıt olsun!?
Farz ile Sünnet
çatışır mı ?
Günlük hayatta bazen bir işi yapmak diğer işten
alıkoyabilyor. Ancak bu durum sünnet ile farz arasında asla yoktur. Mesela
sabaha kadar teheccüt namazı kılan kişi, sabaha yakın uykuya dalıp camiye
gidemeyebiliyor. Veya namazı son vakte bırakmış birisi kalan son üç dakikada
sünnetle meşgul olsa farzı kaçırabiliyor..
Bu iki misalden “demek ki bazen sünnet farza mani olabilir”
hükmünü çıkarmak yanlıştır. Çünkü böylesi durumlarda kabahat Sünnette değil
kişide. Sabaha kadar namaz kılmak şeklinde bir tatbik zaten Rasulullahın
fiiliyatında yoktu. Sünnet olan ‘erkenden yatıp gecenin üçte ikisinde uyumak,
ancak son üçte birinde namaza kalkmaktır. Uykusunu almış olarak zinde bir
şekilde teheccüt namazı kılıp akabinde camiye gitmektir’. Sünnet olan biçimi
baştan terk edip bütün gece oturma kolaylığına kaçan kişi gecenin sonunda
uykuya mağlup olunca “teheccüt beni sabah
namazından alıkoydu, demek ki sünnet farza mani olabiliyor” demeye hakkı
yoktur. Çünkü Rasulullahın sünnetindeki teheccüt asla sabah namazına mani olmaz
bilakis bedeni hafif tutacağı için, maneviyatla donatacağı için daha ziyade
sabah namazını camide cemaatle kılmaya kuvvet ve sebep olur.
Aynı şekilde ‘namazı ilk vaktinde kılmak, namazı her işin
önüne almak’ mühim bir sünnetti. Şimdi bu adam dünyalık işlerine belki gaflet
ve malayaniye dalsa, namaz vaktinin çıkmasına son iki dakika kalınca da “sünnet kılarsam farzı kılamam bak işte
sünnet farza mani oluyor” dese bundan daha zalim kim olabilir. Artık
anlaşıldı ki Farza mani olan Sünnet değil,
aksine sünnetsizlik’tir. Sünnet ise farza ancak destektir onu
bütünleyicidir.
Sakal sünneti ile Din
Hizmeti
Sünnet farza mani
olursa sünneti terk eder, farz olan hizmeti yaparız” diyenlerin ellerindeki
tek misal sakal ve kıyafettir. Bu
Müslümanlar hizmet manası yükledikleri bazı konumlara gelebilmek için
sakallarını keserler ve işte eğer
kesmeseydik bu noktaya gelemez ve şu işleri bu işleri de yapamazdık derler.
Aslında iyi düşünseler görecekler ki sakalı ve İslami kisveyi muhafaza
etselerdi bugün gelinen noktadan çok daha ileri, çok daha muazzam bir seviyeye
geleceklerdi.
“Eğer siz Allah[ın dinin]e yardım ederseniz Allah da size
yardım edecek ve ayaklarınızı sabit tutatacak.” Muhammed suresindeki şu ayeti
celilenin işaret ve beşaretiyle biliyoruz ki Allahın dinine yardım edenlere
Allah yardım edecek ve onları her türlü düşmanlarına karşı galip kılacak.
Rasulullah aleyhisselam efendimiz 23 sene gibi çok kısa bir zaman zarfında şirk
ve dalalet karanlığına gömülmüş bir cemiyeti iman ve İslam nuruna boğmuş,
esfeli safilinde sürünen insanları gökte parlayan yıldızlar derecesine
yükseltmiştir. Şu hale biz de Onun ve mükemmel siretine bürünür ve Onun Nurlu
sünnetinden yürürsek bizde kısa zamanda muvaffak olur cihanın yeniden iman ve
islama kavuşmasına vesile oluruz.
“Sizler için
Rasulullah’ta en güzel bir örneklik vardır”
Bu ayeti kerimenin ifade ettiği ‘Peygamber Efendimizin biz
ümmetine her bakımdan örnek’ olduğudur. Öyle ise İslama hizmet usulünde de
örneğimiz ve rehberimiz Rasulullahtır. Vazifemiz ona uymak ise İslama hizmet
usulünde de ona uyacağız. Eğer bunu şu ana kadar başarabilseydik yani Onun
hizmet usulünce Allahın dinine hizmet etmiş olsaydık, o asırda verdiği zaferi
Allah bize de verir ve biz de kısa zamanda muvaffak olurduk. Şu halde en mühim
mesele Onun hizmet usulünü doğru bir şekilde anlamak ve uygulamaktır. İmam Mahmud
Efendi hazretlerinin sohbet ve derslerinden anladığımız: 'Dine hizmette
Rasulullahın usulünün mihenk noktası ‘ayrışım’
olduğudur yani bilinen adıyla ‘hicret’tir.
Peygamber Efendimiz Allahın vahyini telakki edince müşrik
toplumdan bir nevi kendini çekti ve merkezinde kendi yüce sünneti olan yeni bir
hayat inşa etti. Sırasıyla Müslüman olan sahabiler de Onun hayat dairesine
girdiler ve şirk toplumundan bu şekilde birer birer ayrıştılar. Ebu Cehil şirk
hükümeti bu surette günden güne zayıfladı ve sonunda çöktü.
Soru: Rasulullahın sas hizmette uyguladığı bu nurlu
usulün zamanımıza tatbiki ne şekilde olabilir, bu usulün mevzu edilmesi
‘sünnet-farz dayanışması’ olan asıl konuyla alakası nedir ? Açıklaması inşallah
mart sayısında.
m. isa erdoğan 24.01.2012
irtibat: varyabirisi@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder