*Şia’nın Suriye’deki ihanetini nasıl değerlendirmek gerekir?
Şia maalesef İslam’ın en başından beri sorun üretmiş sapkın bir anlayıştır. Paralel bir dindir. Buradaki ayrılık konusu derinleşmeye ve ayrışmaya müsait bulunduğu için İslam düşmanları tarafından sürekli kullanılmıştır. Dikkat edin Osmanlı ne zaman Batı’da bir başarı elde etse İran doğu’da bir sorun çıkarmıştır. Şia nın ilk merkezi olan Irak’ın İslam tarihindeki adı “Irak-ı firak-ı şikak” tır. Yani fitnenin ve ayrılığın diyarı. Şia bu özelliğini halen sürdürmektedir. Suriye’de ümmete karşı birleşen küfür cephesinin içinde yer almıştır.
*Suriye cihadı, Şia’yı ümmetin bünyesinden dışarı attı mı?
Aslında ben bu gelinen durumun akl-ı selim Şia mensuplarını bir iç sorgulamaya sevk edeceğini düşünüyorum. Şia maalesef İslam’ın ana caddesine bir türlü girememiş tarih boyu tali caddelerde gezinip durmuştur. Şu son olayda olduğu kadar tarihin hiçbir döneminde Şia İslam bünyesinden uzaklaşıp küfür cephesine yaklaşmamıştır.
*Şia’nın bir daha İslam ümmetinden olduğunu iddia etme imkanı kaldı mı?
İran ve Şia takıyye uzmanıdır. Bu kavgadan İslam galip çıkarsa Müslüman maskesi takar, karşı taraf kazanırsa parsadan pay kapmaya kalkar. Bin yıldır değişmeyen temel politikaları değişmez ve Müslümanlara ayak bağı olmaya devam eder.
Şurası vardır ki İran ne kadar iki yüzlü ve takıyyeci bir tavra sahip olsa da siyaseten onu İslam biriliği içine dahil edecek politik adımların atılması taraftarıyım. Yeri geldiğinde ve çıkarlar örtüştüğünde İsrail’le bile işbirliği yaparken İran’ı bu siyasetin dışında tutamayız.
*Suriye’de Rusya, ABD, AB gibi küresel, İran gibi yerel güçlerin küçük farklarla aynı noktada buluşması, Suriye cihadını ümmetin kurtuluş savaşı seviyesine çıkarır mı?
Bizim ülkemizde yalnız batıcı laikci ve seküler aydınların değil Müslüman aydınların bile henüz tam olarak farkına varamadığı bir gerçek var. Türkiye artık küresel bir aktördür. Büyük devlet olmanın ilk şartı geçmişinde bu büyüklüğün izlerini taşımış olmasıdır. Kadim gelenek geçmişte olduğu gibi, haçlı seferlerinde ve Moğol istilasında olduğu gibi yine Türklerin İslam dünyasının birleştirici rolünü ortaya çıkaracaktır. Bu tehlikeyi düşmanlar gördüğü içindir ki asla bir araya gelmesi mümkün olmayan güçler bir araya gelmiştir.
*Suriye’de büyük ve küçük birçok gücün zımni ittifakı, ümmetin kurtuluş savaşının ancak topyekun kurtuluş savaşı olarak mümkün olduğunu mu gösteriyor?
Suriye savaşı uzadıkca Müslümanlar arasında işbirliği ve ittifak fikri gelişecektir. Suriye’deki savaş kaybedilirse Arakan’daki, Doğu Türkistan’daki, Keşmir’deki Bosna’daki Müslümanların akıbeti tehlikeye düşer. Bunun farkına varanlar daha o adreslerden yola çıkıp ümmetin Suriye zaferi için kavgaya katılmışlardır
*Şia ve İran’ın küresel güçlerle birlikte Müslüman katletmesi, ümmetin kurtuluş savaşını aynı zamanda Şia’ya karşı da vermesi lüzumunu ortaya çıkardı mı?
Şia ile fikri mücadelenin daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Fiili mücadele onları ehl-i sünnet karşısında kenetler. Ne var ki şu Suriye olayında ümmet nazarındaki itibarını tamamen sıfırladı.
*Topyekun kurtuluş savaşı zaruret haline gelmişse, bunun bir merkez karargaha ihtiyacı var mıdır, varsa Türkiye’nin karargah ülke olma ihtimal ve imkanı var mıdır?
İşte bu çok önemli bir soru. Her medeniyetin bir merkez karargahı vardır. Bir tek Müslümanların yoktur. Bu olmayınca İslam toplulukları tespih taneleri dağılmış ve kapanın elinde kalmıştır. Bu yüzdendir ki sembolik bile olsa Hilafet bu birleştirici rolü ifa ediyordu. Samuel Huntington İslam dünyasını 1400 yıllık tarihinin en zayıf döneminin son yüzyıl olduğunu ve bunun da en önemli sebebin Müslümanların bir merkez karargaha sahip olamayışlarından kaynaklandığını söyler. Aynı şahıs bu karargahı kurabilecek adayların Türkiye, Mısır, Pakistan, Endenozya ve İran olabileceğini ama diğer adayların hiçbirinin Türkiye kadar uygun bulunmadığını anlatır. Çünkü Türkiye u birleştirici karargah görevini son bin sene içerisinde başarı ile yerine getirmiş ve bu konuda kadim bir tecrübe kazanmıştır. (...)
Şia hakkında yapılan bir mülakat Şevki hocanın cevapları. 2016
ŞEVKİ KARABEKİROĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder